Araplar

Story Info
Two Arabs has fucked the wife. (In Turkish Language)
5.7k words
4.67
19.1k
3
Story does not have any tags
Share this Story

Font Size

Default Font Size

Font Spacing

Default Font Spacing

Font Face

Default Font Face

Reading Theme

Default Theme (White)
You need to Log In or Sign Up to have your customization saved in your Literotica profile.
PUBLIC BETA

Note: You can change font size, font face, and turn on dark mode by clicking the "A" icon tab in the Story Info Box.

You can temporarily switch back to a Classic Literotica® experience during our ongoing public Beta testing. Please consider leaving feedback on issues you experience or suggest improvements.

Click here
mofilius
mofilius
65 Followers

Kendini tümüyle bırakmıştı. Belinin iki tarafından pençe gibi kavrayan elleriyle, vucudunu sımsıkı kendine çekmişti Arap. Boyları neredeyse aynıydı ve karnının hemen altında adamın kalkıp taş gibi sertleşmiş, alev alev yanan sikini hissedebiliyordu. Tüm vücudunu ateş basmıştı sanki. Başını çevirip gece kulübünün dip taraflarındaki locamsı masada oturan kocasına baktı. Yanındaki Arap'la hararetli hararetli bir şeyler konuşuyordu. Diğer Dubaili'nin karısını pistte neredeyse sikmekte olduğundan haberi bile yoktu.

"Salak..." diye geçirdi içinden.

Aslında bu sabah kocasıyla birlikte İzmir'den İstanbul'a gelmek için uçağa bindiklerinde, günün sonunda kendini bu durumda bulacağını aklına bile getirmemişti. Bunun da, defalarca katıldığı iş gezilerinden biri olacağını düşünmüştü. Akşama kadar da öyle gitmişti zaten. Kocası Dubaili iki Arap işadamıyla buluşurken, o da mağazaları dolaşmış, kendine bir şeyler almıştı her zaman olduğu gibi. Zengin bir kocaya sahip olmanın avantajıydı tüm bunlar. Yoksa katlanılır tarafı yoktu kocasının.

"Salak..."

Akşamüstüne doğru sözleştikleri gibi kocasıyla buluşmak üzere o lüks otelin lobisine geldiğinde öğrenmişti planların değiştiğini. Kocası "o akşam İstanbul'da kalmaları gerektiğini, işlerin henüz tam bitmediğini ama çok da iyi gittiğini" filan söylemişti. Kendilerine bir oda da ayırtmıştı zaten. Akşam da hep birlikte yemek yiyeceklerdi. İş konularında kocasına itiraz etmemesi gerektiğini biliyordu. O yüzden sesini çıkarmamış, ve elleri kolları paketlerle dolu bir halde odaya çıkmıştı.

"İyi ki kendime yeni bir şeyler almışım..." diye düşünüyordu bir taraftan da, Yoksa bir de günlük giysilerle akşam yemeğine gitmek zorunda kalacaktım..."

Önce küveti doldurup içinde yatmış, sonra duş yapıp hazırlanmaya başlamıştı. Yaz ortasıydı ve hava dayanılmaz sıcaktı. Bereket ki odanın kiliması çok iyi çalışıyordu. Paketleri açıp aldıklarına şöyle bir bakmıştı önce. Her zaman olduğu gibi hepsi dekolte, hatta açık-saçık şeylerdi. Böyle giyinmekten hoşlanıyordu ve salak kocası da ses çıkarmıyordu zaten.

"Madem bana kazık attın ve geceyi Allah'ın Arapları ile birlikte geçirmek zorunda bıraktın, o zaman ne çıkarsa bahtına kocacağım..." diye mırıldanıp o çok beğenerek aldığı siyah giysiyi çıplak vücuduna geçirmiş ve aynanın karşısına geçip kendine bakmıştı.

Vay be, müthiş olmuştu.

İki incecik spagetti askının tutuğu bir şeydi bu. Kollarını, omuzlarını ve ortalarına kadar sırtını açıkta bırakıyordu. Zaten hiç sevmezdi ama eğer istese bile sutyen takamazdı bu giysinin içine. İncecik parlak kumaşın sımsıkı sardığı küçük ama taş gibi sert ve dimdik memeleri çok güzel görünüyordu. Kumaş karnıyla kalçalarının üst kısımlarını da sarıyor, sonra da birden hafiçe bollaşıyordu. Eteğinin boyu ise dizlerini bir karış üstüne kadardı ancak.

Sonra dönüp çantasını karıştırmış ve o çok sevdiği renksiz, parlatıcı oje şişesinini buluvermişti. Yatağın üstüne oturup önce ayak tırnaklarına sürmüştü ojeyi. Çok güzeldi ayakları. Yumuşacık ve bakımlı. Parmakları da ince ve uzun. Sonra da el tırnaklarına gelmişti sıra. Ne ayakkabı seçeceğine ise zaten çoktan karar vermişti. Gündüz bu siyah giysiyi aldığı dükkanda bulmuştu o ayakkabıları da. Arkaları terlik gibi açık yalnızca bir kaç incecik siyah banttan oluşan, altları incecik kösele, yine incecik olan topukları ise alabildiğine yüksek o ayakkabıları görür görmez almak istemişti zaten.

Tırnakları kurur kurumaz ayakkabıları ayaklarına takmış ve aynanın karşısına geçip tekrar seyretmişti kendini. Şimdi daha da müthiş olmuştu. Ayyakkabılar başdöndürücü bacaklarını daha da uzun ve güzel gösteriyordu. Sonra dönüp bir de arkadan bakmıştı kendine. Aynı anda da bu giysinin altına külot giymenin de imkansız olacağını kavramıştı. Tanga bile olsa, fena halde belli olurdu incecik kumaşın altından. Hem zaten ne önemi vardı ki. Hava çok sıcaktı. Böyle püfür püfür havadar olmak varken külot da ne oluyordu yani. Sonunda malzemelerini bulup hafif bir makyaj çekmişti kendine. Yüzü zaten çok güzel, teni pürüzsüzdü. Kirpiklerini hafiçe boyayıp, yeşil gözlerini daha da görünür hale getirmeyi seviyordu. Hafiçe kıvrık dudaklarına da, yalnızca renksiz bir parlatıcı sürmüş ve omuzlarına kadar inen kumral saçlarını fırçalayıp hazır hale gelmişti ki telefon çalmıştı. Kocasıydı arayan ve lobide beklediklerini söylüyordu. Son bir kez daha aynaya bakıp giysinin siyah rengi ile tenin beyazlığından oluşan kontrastı beğeniyle seyretmiş ve odadan çıkıp asansöre doğru yürümüştü.

Araplar birbirine son derece benziyordu. Buna karşılık, aralarında en az 10 yaş fark olmalıydı. Biri 40, öbürü 50 yaş civarında görünüyordu. Boyları aynıydı. Kapkara kıvır kıvır saçlı, biraz kıllı, belki fazla yakışıklı sayılmayacak adamlardı. Ama birden onları çekici bulmuştu. Değişik, çok değişik bir havaları vardı doğrusu. İkisinin de gözleri, daha onu ilk gördükleri andan itibaren üzerine dikilmişti tabii. Bu hoşuna gitmişti. Birlikte yürüyüp otelin Boğaz kenarındaki açık hava restoranında kocasının önceden ayırttığı masaya oturduklarında da, onların kardeş olduklarını öğrenmişti.

Kocasıyla karşılıklı oturuyorlardı yuvarlak masada. Araplar da onların iki tarafında karşılıklı oturmuşlardı. Genelde içlerinden biri kocasıyla konuşuyordu Araplar'ın. Bu arada öbürü de tüm dikkatini ona veriyordu. İkisi de çok iyi İngilizce bildiği için arasıra konuşuyorlardı ama, genelde sessizdiler. Buna karşılık ikisinin de gözleri rahat durmuyordu. Kapkara iki çift göz, vücudunun masanın üstünde kalan kısımlarının her tarafından dolaşıyor, adeta didikliyordu. En çok da giysinin kumaşı altından tüm güzelliğiyle belli olan memelerine takılıyordu gözler tabii. Bu da bir süre sonra kendini tahrik olmuş hissetmesine neden olmuş, o nedenle de meme uçları birer düğme gibi kabarıp iyice belli bir hale gelmişlerdi. Öte yandan kocasının bu duruma aldırdığı bile yoktu. Ya da daha kötüsü, belki de farkında bile değildi salak. Tepeden tırnağa iş kesilmişti yine.

Araplar'ın tercihiyle rakı içiliyordu yemekte. Kısa süre sonra, kocasının biraz hızlı içmeye başladığını farketmişti gerçi ama aldırmamıştı pek. Bayılırsa bayılırdı salak. Ne yapacaktı yani. Yemek bittiğinde de genç Arap hep birlikte otelin gece kulübüne geçmeyi önermişti. Alt katta, kapalı bir salondu gece kulübü. Tıklım tıklım doluydu da. Ama para yine her sorunu olduğu gibi bunu da çözmüş ve en dipte, locamsı bir yer ayarlanmıştı onlar için. Neredeyse karanlık denebilecek kadar loş, etrafı baş hizasında bir seperasyonla çevrili u biçimi bir divanın ortasına yerleştirilmiş bir masadan ibaretti yerleri.

Oturur oturmaz "rakıya devam" kararı çıkmıştı erkeklerden. Kocasıyla yanyana oturmuşlardı ve Araplar'da karşılarındaydı. Ama müziğin gürültüsünden, karşıran karşıya konuşmak imkansız gibiydi. Bu da kocasının bir süre sonra divanın en iç noktasına kayarak yaşlı Arap'la konuymaya başlamasına neden olmuştu tabii. O arada da genç Arap onu dansa kaldırmıştı.

İlk başlarda hızlı bir müzik çalıyordu ve neşeyle dansetmişti Dubaili'nin karşısında. Güzel dansederdi zaten. Şimdi biraz rakının biraz da gece boyu üstüne dikilen aç bakışların etkisiyle, iyice cüretli dansediyordu, kalçalarını kıvıra kıvara. Sonra da müzik birden yavaşlamış ve Arap onu belinin iki tarafından tuttuğu gibi kendine çekmişti. O kocaman olduğu belli taş gibi sik karnının altına dayandığında da eli ayağı kesilir gibi olmuştu birden. Kendini bırakmıştı adamın ellerine.

Üstüste 3 yavaş parça çaldı diskjockey. Yaklaşık 10 dakika yani. Kelimenin tam anlamıyla ayakta sikildiğini hissediyordu. Tepeden tırnağa am olmuştu sanki. Şişmiş, dudaklarını açmış, içinden devamlı kaygan sıvıların sızdığı bir am. Sonra müzik yeniden hızlandı ve ister istemez ayrıldılar. Yanyana masaya dönerlerken adamın pantolonun önünün bir çadır gibi kabarmış olduğu farkederek, mümkünmüş gibi daha da heyecanlandı. Üstelik başkaları da farkına varmıştı bunun. Masalarda oturan bir iki kadının kaçamak bakışlar fırlattıklarını gördü. Hatta biri arkadaşına gösterip kıkırdadı da.

Kocası yaşlı Arap'la iyice kaptırmıştı. Öyleki masaya döndüklerinin bile farkında değildi. Genç Arap'la yanyana, divanın boş tarafına oturdular. Arap iç tarafta, kocasına yakın kalmıştı. Ama çok da içeri girmemişti ve bu yüzden neredeyse birbirine değiyordu vücutları. Hiç de kaçmayı düşünmüyordu doğrusu. Aksine biraz daha sokuldu adama. Bacakları ve kalçaları birbirine değmeye başlamıştı artık. Sonra birden adamın elini bacağında hissetti. Dizinin biraz üzerinden tutmuştu. Tüm vücudu titredi bu temasla. Tanrım, adam da hissetmişti nasıl titrediğini. Başını çevirip ona baktı. Burun delikleri oynuyor, açılıp kapanıyor ve o kapkara tenli yüzüne adeta hayvansı bir hava veriyordu.

Artık yavaş yavaş yukarıya çıkmaya başlamıştı bacağındaki el. Bir taraftan da, adamın uzun kara parmakları bacağının iç taraflarına doğru kayıyordu. Bacakları aralanıyordu. O Arap elinin bir an önce hedefe ulaşmasını, kara ve kıllı parmakların amına değmesini istiyordu. Sonra gözleri karşısında oturup kocasıyla konuşmakta olan ötekine takıldı. Gerçi kocasını dinliyormuş gibi yapıyordu ama, gözleri ona dikilmişti. Değdiği yeri adeta yakan kapkara gözleriyle onu seyrediyordu Arap. Bu nedenle de, vücudu birden salsıldığında kaçırmadı adam. Bacaklarının arasında yukarı doğru çıkan elin parmakları amına değmişti o an. Tek bir kıl bile bulunmayan vıcık vıcık amına. Zengin koca sahibi olmanın avantajlarından birini de Amerika'da kullanmış ve tam 3 gün boyunca o küçük kliniğe gidip, lazerle tüm kılları aldırmıştı kasıklarındaki. Amı da götü de bir bebeğinki gibiydi. Yumuşacık ve tüysüz. Kocası paraları ödemişti ve elbette ki, lazeri kullanan uzmanın sonunda onu bağırta bağırta siktiğini bilmiyordu bu arada. Aslında iş iki günde bitmişti ve üçücü gün oraya sırf adama verebilmek için gitmişti.

Çok uçurucu bir şey yaşıyordu doğrusu. Yanında oturan genç Arap, şimdi parmağını yavaş yavaş amına sokmaya başlamıştı. Öteki Arap ise karşısında oturmuş, yüzünde ne olup bittiğinin tamamen farkında olduğunu belli eden bir ifade ile onu seyrediyor, hatta gözleriyle sikiyordu. Adamla konuşmaya çalışan kocası da hiç bir şeyin farkında değildi bu arada. Bir elinde bilmemkaçıncı rakı bardağını tutmuş, hala konuşuyordu. Bu akıl almaz garip durum da daha çok tahrik ediyordu onu.

Genç Arap, artık tüm orta parmağını sokmuştu amına. Tanrım nasıl da sulanmış, vıcık vıcık olmuştu. Yağ gibi kaymıştı herifin o kalın, kıllı ve kapkara parmağı içine. Sonra da, hafif hafif hareketlerle sokup çıkarmaya başlamıştı parmağını Arap. Ohhhh parmağıyla sikiyordu onu. Hiçbir şeyden haberi olmayan salak kocasının yanıbaşında, parmağıyla sikiyordu onu.

Birden beli gelmeye başladı. Çaktırmamaya çalışıyordu ama, vücudu dalga dalgaydı yine de. Ağzından küçük bir inleme kaçmasını da engelleyememişti bu arada ama, müziğin gürültüsünde kaynamıştı bu.

Vücudu tam gevşiyordu ki, yaşlı Arap birden ayağa kalktı, masanın ucuna gidip ona elini uzattı ve dansa davet etti. Ancak adamın elini tutup ayağa kalkarken çıktı amından, onu zevkin doruğuna ulaştıran Arap parmağı.

Piste doğru yürürken, kasıklarının vıcık vıcık olduğunu hissediyordu. Bir taraftan da, yeni bir heyecan dalgası yayılmaktaydı içine. Sıra yaşlı Arap'taydı şimdi. Otururlarken onun gözlerinde farkettiği ifade, az sonra pistte başına geleceklerin habercisi gibiydi sanki. Onlar daha piste ulaşamadan müzik de değişmiş ve yeniden yavaşa dönmüştü. Kaderi belli olmuştu yani.

Daha ilk anda onu iyice kendine çekip, vücutlarını sımsıkı birbirine yapıştırdı Arap. Aynı anda da: bu gece içindeki ikinci Arap siki de karnına dayanmış oldu. Kocaman, taş kadar sert ve alev alev yanan yeni bir Arap siki.

Az kaldı beli gelecekti yine. Kendini alabildiğine bastırdı adamın vücuduna, iki koluyla birden onun boynuna sarılıp başını biraz geri attı ve dansetmeye başladılar. Birbirlerinin gözlerine bakıyorlardı. Aslında ayakta sikişiyor gibiydiler. Kocası masada hala konuşup dururken, o, pistte ikinci bir Arap'la ayakta sikişiyordu sanki. Ve bundan müthiş bir zevk alıyordu.

İkinci parçanın sonlarına doğru, amından sızan kaygan sıvılar bacaklarının iç taraflarından aşağı inmeye başlamıştı. Offf, nasıl da vermek istiyordu bu herife. Karnına dayanıp aklını başından alan o kocaman Arap sikini, nasıl da içine almak istiyordu. Kalçaları adeta kontrolünden çıkmış bir halde, öne arkaya, sağa sola oynuyordu. Üçüncü parçanın ortalarında birden beli gelmeye başladı. Yakınlarındaki herkesin olup biteni anlayacağını biliyordu ve buna aldırmadığı gibi, hatta son derece de tahrik edici buluyordu. Şimdi yanağını adamın yanağına dayamış ve gözlerini de kapamıştı.

Dördüncü parça hızlıydı yine ve birbirlerinden uzaklaşıp elele tutuşarak masaya döndüler. Genç Arap, kocasıyla konuşabilmek için iyice içeriye kaymıştı şimdi. İkisi birden onun tarafına oturdular. Kalçaları divana değerken birden irkildi. Genç Arap, kaşla göz arasında elini onun oturacağı yere koymuştu, avucu yukarı doğru gelecek şekilde. O da tam üstüne oturmuştu bu elin. Tam rakı bardağını yine kafasına dikmekte olan kocasına bakıyordu ki, üstüne oturduğu elin orta parmağı eteğinden kurtulup amını buluverdi. Aynı anda da, öbür yanında oturan yaşyı Arap da girdi devreye. Elini getirmiş ve bacağını hafif hafif okşamaya başlamıştı.

Müthiş bir şey yaşadığını düşünüyordu. Kısa bir süre önce parmağını amına sokup belini getirmesine neden olan Arap, şimdi yine amıyla oynuyordu. Pistte karnını sikine bastıra bastıra dansederken belinin ikinci kez gelmesinin nedeni ikinci Arap ise bacaklarını okşamaktaydı. Üstelik bütün bunlar, kocasının, hala uyanmayan, hala hiç bir şeyin farkında olmayan kocasının, hemen yanıbaşında cereyan ediyordu.

Giderek de daha çok sarhoş oluyordu salak.

Kıçının altındaki Arap elinin orta parmağı, şemdi amının dudakları arasında aşağı yukarı oynamaya başlamıştı. Tanrım, öylesine vıcık vıcıktıki zaten. Bir taraftan da, bacaklarının, öteki Dubaili'nin okşaya okşaya yukarılara cıkan elinin temasıyla giderek aralanmakta olduğunun farkındaydı. Sonra kanının yeniden tutuşmasına neden olan o parmak biraz geriye kayıp götünün deliğine dokundu. Çıldıracak gibi oldu o zaman. Götü çok özel bir zevk noktası olmuştu her zaman. Gözle farkedilir bir biçimde sarsıldı vücudu. O zaman da Arap hafif hafif bastırmaya başladı parmağını o küçük deliğine. Arada bir öne doğru kayıp amının dudakları arasına giriyor, sonra da beraberinde getirdiği kaygan am sularıyla birlikte yeniden geri dönüyordu.

Bir çiçek gibi açılıyordu o küçük delik. Kalın ve kıllı Arap parmağının altında, onu içine alabilmek için çabalarcasına açılıyordu. Sonra birden kayıverdi parmak içine. Zevkten çığlık atmamak için dudağını ısırdı yavaşça. Oh tanrım çok güzeldi.

Sonra öbür el de hedefini buluverdi birden. Şimdi ikinci bir Arap parmağı daha vardı devrede, önce amının artık susamış bir ağız gibi açılmış dudaklarının arasında dolaşan, sonra da hiç zorlanmadan, dibine kadar içine giren. Zevkten bayılacak gibi olduğunu hissediyordu.

Kocası yine rakı bardağını kafaya dikmekle meşguldü. Bir taraftan da genç Arap'la konuşmaya çalışıyordu yine. Ama dili peltekleşmeye başlamıştı. Zom olmak üzereydi. Üstelik, parmağını dibine kadar karısının götüne sokmuş biriydi konuşmaya çalıştığı adam. Bu çok tahrik ediciydi işte.

Şimdi iyice hareketlenmişti içinde parmaklar. Acele etmeden girip çıkıyorlardı amıyla götüne. Küçük iki sik gibi girip çıkıyorlardı deliklerine. Biri amını biri götünü siken iki küçük sik gibi. Ah ne olurdu o parmakların yerinde gerçek sikler olsaydı. Çok güzel olurdu tabii. Ohhh çok güzel olurdu hem de. Üstelik hemen yanı başında iki tane gerçek sik vardı. Kocaman Arap sikleri. İki tane. Onun için kalkmış, içine girip tohumlarını fışkırtmaya hazır Arap sikleri. Ohhhhh.

Oturduğu yerde kıvranmaya başlamıştı. Vücudu kıvrılıp bükülüyordu. Tanrım belini getirmek üzereydi yine. Arap parmakları onu sike sike belini getirmek üzereydiler. Ve birden patlayıverdi. Üstelik o an kocasıyla gözgöze gelmişti ve bu inanılamaz şekilde büyütmüştü aldığı zevki. Kıpır kıpırdı. Götü, içindeki parmağı alabildiğine sıkıştırmış, açılıp kapanıyordu. Kocasının gözlerine bakıyordu hala. Onun birşeyler söylediğini farketti ama, müziğin gürültüsünden duymadı bile. Zaten aldıracak halde değildi. Ayak parmaklarından beyninin hücrelerine kadar, kendini büyük bir zevk dalgasına kaptırmıştı.

Biraz durulunca hafifçe öne eğilip bağırarak ne dediğini sordu kocasına.

"Ne kadınsın diyordum... Oturduğun yerde bile dansediyorsun..."

Salak.

Gerçekten de iyice sarhoş olmuştu kocası. Ama bu konuya fazla yoramadı kafasını. Araplar durmamıştı. Onu zevkten delirten o iki parmak, hala girip çıkıyordu içine. Yine kaptırmıştı kendini. Gerçekten de dansediyor gibiydi artık. İki Arap parmağının üstünde dansediyordu. Aslında o parmakların yerinde Araplar'ın kocaman siklerinin olmasını çılgınca isteyerek dansediyordu.

"Görüyor musun kocacım?" dedi tekrar ona bakarak, "Yine dansediyorum... Ohhh yine dansediyorum..."

Duymamıştı tabii onu kocası.

Salak.

Biraz sonra tekrar geldi beli. Sonra da bir daha. Asla doyamayacak gibiydi. Zaten doymak da istemiyordu. Aksine, yaşadığı anın, kendini pençesine kaptırdığı zevkin hiç bitmemesiydi istediği. Üstelik bu zevki daha da katlayarak yaşamak istiyordu. Siklerini istiyordu Araplar'ın. Kocaman siklerini. Onları öpüp yalamak, ağzının içine almak, emmek, bellerini içmek istiyordu. Ohhh tanrım, Arap belleri içmek istiyordu. O kocaman sikler götüne, amına girsin istiyordu. Arap tohumları fışkırsın istiyordu içine. Ahhh sikişmek istiyordu. Bu Araplar'a vermek istiyordu.

Dış taraftaki Arap bacağını çekip kendi bacağının üstüne almıştı şimdi. Böylece daha rahat sikiyordu onu parmağıyla. Amı göl gibi olmuştu. Aslında onun pantolonun önünü açmak, o kocaman sikini çekip dışarı çıkarmak ve bir hamlede üstüne oturmak istiyordu ama, bunun mümkün olmadığının da farkındaydı. Bir taraftan da, öbürünün özenle kocasının bardağının boş kalmamasına çaba farkettiğini görebiliyordu.

"Ohhhh sikmek istiyorlar beni..." diye düşündü, "Kocamı sızdırıp sikmek istiyorlar beni... Ohhhhh sikmek istiyorlar beni... Ohhhhh..."

Bu düşünceler, belinin bir kere daha gelmesine neden oldu. Sonra gözleri masanın çevresinde dolanıp durmakta olan garsona takıldı. Tanrım, o farkındaydı olup bitenlerin. Kocası farkında değildi ama, garson farkındaydı. Sonra onun pantolonunun önündeki kabarıklığı farketti. Siki kalkmıştı garsonun. Ohhhhh, onun da siki kalkmıştı. Sonra gözgöze geldiler. Genç ve yakışıklı biriydi. Gözlerinden şehvet fışkırıyordu. Bir daha geldi beli. Gözleri garsonun gözlerine kilitli bir halde, belini getiriyordu.

Ama kocası bir yarım saat daha direndi rakılara. Sonunda da gözleri kaymaya başladı. Yaşlı Arap garsona işaret edip hesabı istedi. Ama kocası o haliyle bile hala konuşmaya, hesabı onlara bırakmaması gerektiğini söylemeye çalışıyordu. Garson döndüğünde de, uzanıp hesabı kaptı onun elinden. Ama bunu yaparken masanın üstündeki şişe bardak gibi herşeyi devirdi. Bu herkesin telaşla geri çekilmesine neden oldu. İçindeki Arap parmakları da çıktı o zaman. Bu büyük bir boşluk hissetmesine neden oldu. Kalktılar.

Kocası neredeyse yürüyemeyecek bir haldeydi. Bu nedenle onun koluna girmişti genç Arap. Birlikte asansörün kapısına geldiler. Amından sızan sular, bacaklarının iç taraflarından dizlerine kadar inmişti. Başkaları da vardı bekleyen asansörün önünde. Onların bu durumu farkedip farketmediklerine aldırmıyordu bile. Sonra binip yukarı çıktılar, onların katına. Başka inen olmamıştı. Uzun koridorun en ucundaki odalarına doğru, dördü yanyana yürüyorladı. Genç Arap hala kolundaydı kocasının. Zaten öyle olmasa aralarda yıkılıp kalabilirdi salak. Yaşlı Arap ise önce onu belinden kavrayıp sarılmış, sonra da elini aşağı indirip eteğinin altına daldırmıştı. Kalçalarını okşuyordu. Ohhh tanrım çok güzeldi.

Oda kapısında küçük bir anahtar krizi yaşadılar. Ceplerinde anahtar kartını bir türlü bulamıyordu kocası. Neyse ki fazla uzun sürmedi bu. Sonra hep birlikte içeri girdiler. Kocasını kolundan tutup yatağa doğru götürdü. Lök gibi çöktü salak yatağın ortasına. Tanrım hala konuşuyordu ama ne dediğini kendisi bile anlamıyor olmalıydı. Derken sırüstü devrildi yatağa. Önce bir doğrulmaya çalıştı sonra da aniden horlamaya başladı.

mofilius
mofilius
65 Followers