Nişanlımla Avrupa Hayali!

Story Info
Nişanlım.
2.2k words
4
601
0
Story does not have any tags
Share this Story

Font Size

Default Font Size

Font Spacing

Default Font Spacing

Font Face

Default Font Face

Reading Theme

Default Theme (White)
You need to Log In or Sign Up to have your customization saved in your Literotica profile.
PUBLIC BETA

Note: You can change font size, font face, and turn on dark mode by clicking the "A" icon tab in the Story Info Box.

You can temporarily switch back to a Classic Literotica® experience during our ongoing public Beta testing. Please consider leaving feedback on issues you experience or suggest improvements.

Click here
astronot
astronot
19 Followers

Selamlar. Ben de başımdan geçen biraz üzücü, biraz utandırıcı ve biraz heyecanlı hikayemi sizlerle paylaşmak istedim. İsmim Mehmet, 27 yaşındayım ve mühendislik mezunuyum. Antalya'da nişanlımla birlikte yaşıyorum. Nişanlım Aleyna da benimle aynı üniversitenin farklı bir bölümünde okumuş, 25 yaşında, 1.75 boyunda, beyaz tenli, ufak ama diri göğüsleri ve göğüslerine tezat bir biçimde kocaman, çıkık güzel poposu olan bir kadındır.

Nişanlım 22 yaşında üniversiteden mezun olunca iş bulamadığı için mecburen yüksek lisans programına başvurdu. Ben de o sırada bölümümü bitirmiş, iş bakıyordum, ancak maalesef diplomama ve vasıflarıma uygun bir iş yoktu. Mecburen nerede ne iş bulursam çalışıyordum. Oto yıkamacıda araba yıkamaktan tutun da, kapı kapı gezip su arıtma cihazı pazarlaması, garsonluk ve taksi şöförlüğüne kadar yapmadığım iş kalmamıştı. Buna rağmen para yetiştiremiyor, kredi kartının limiti dolunca da ailemden borç para istemek zorunda kalıyordum...

İşsizlik, hayat pahalılığı, sürekli artan ev kirası gibi sebepler yüzünden ikimiz de iyice bunalmıştık ve yurt dışına kapağı atmak istiyorduk. İlk başta Avrupa'da bulunan birçok firmaya CV gönderdik, ama maalesef hiçbirisi olumlu geri dönüş yapmadı. Her sene bir sürü insan Avrupa'ya yerleşmek, orada yeni bir yaşantıya başlamak istiyordu. Başvuran kişi sayısı 10 binleri bulurken, kabul edilen kişi sayısı 20-30'u geçmiyordu. Bu yüzden bizim yaptığımız, suya yazı yazmak kadar boş bir uğraştı...

Aklıma alternatif bir çözüm geldiğinde ben 25 yaşındaydım, nşanlım da 23 yaşındaydı. Yaz aylarına yeni giriyorduk ve bu fikir ile belki de amacımıza ulaşabilirdik. Ancak sorun, bu fikri nişanlıma nasıl anlatacağımdı. Yine ateşli bir sikişmemizin sonunda yatağa yığılmış halde sohbet ederken, "Aslında bir fikrim var..." dedim. Nişanlım, "Neymiş bakalım?" diyerek, tek dirseğini kırıp başının altına koyarak bana döndü. Ben de, "Ama çok uç bir fikir, muhtemelen kabul etmezsin!" diyerek ağzını yokladım. Nişanlım, "Yaa anlat işte! Ne olacak? Madem Avrupa'ya gidemiyoruz, bari hayalini kuralım!" dedi.

Biraz daha ısrar edince de anlatmaya başladım. "Şimdi biz Antalya'dayız ve burası dünyanın dört bir tarafından turist çeken bir şehir. Eğer yurt dışında yaşayan Avrupa'lı birisini kafalayıp planımızı anlatırsak, belki bizimle yalandan bir evlilik düşünebilir. Belki o kişiye para da ödememiz gerekecek, ama sorun değil, ailemden borç para alıp öderiz. Tabii piyangonun hangimize vuracağı meçhul. Belki bir kadın denk gelir ve ben evilik yaparım, belki bir erkek denk gelir..." dedim ama sonrasını söyleyemedim.

Nişanlım durgun durgun bana bakıyordu, "Ne yani, elin erkeğiyle evlenmemi mi istiyorsun?" dedi. Kısacası böyleydi, ama bunu damdan düşer gibi de söyleyemezdim. "Bebeğim, formalite bir evlilik olacak. Sen Avrupa'ya gittikten sonra bana davetiye göndereceksin. Yasal süre doluncaya kadar evli kalacaksın ve biz de o sırada oturma ve çalışma izni alacağız. Düzenimizi kurduktan sonra da sen adamdan boşanacaksın ve benimle evleneceksin. Üstüne hemen de bir çocuk yapar, oranın vatandaşlığını da alırız!" dedim. Nişanlım normalde asla öyle bir kız değildi; ancak yurt dışına kapak atmayı en az benim kadar istiyordu ki, "Bunu biraz düşüneceğim!" dedi.

Birkaç gün boyunca bu konuda ikimizden de ses çıkmadı. Ben cesaretimi toplayıp (Düşündün mü?) diye soramıyordum; o da gelip bana bir şey demiyordu. O teklifimin üstünden 6 gün kadar geçmişti. Günün sonunda uyumak için yatağa girdiğimizde, "Tamam, kabul ediyorum!" dedi ve başka bir şey söylemeden yatıp uyudu.

Ertesi sabah kahvaltıda ise, sanki gündelik yapacağımız planlardan bahsediyormuş gibi bu işi nasıl yapacağımızı konuşmaya başlamıştık. Ona, "Aşkım, ben internette bunun hakkında çok şey okudum. Bunu yaparak vatandaşlık alan bir sürü çift var ve hepsi deneyimlerini paylaşmış..." dediğimde, "Sen beni siktirmeye bu kadar mı meraklıydın ya?" dedi. Yanağını okşayarak, "Aşkım saçmalama. Seks yok işin içinde, kimseyle sikişmeyeceksin. Sadece birazcık sexy davranacaksın, cilve yapıp kıvırtacaksın, adamı etkileyeceksin ki, adam formalite evililik teklifimizi kabul etsin, o kadar!" dedim. Nişanlım, "Bu işin sonu hiç hayırlı görünmüyor, ama ne yapalım, denemedik bir bu kaldı!" dedikten sonra kahvaltısını bitirdi.

Sonra birlikte dışarıya çıkıp, tüm günümüzü alışveriş yaparak geçirdik. Habire kredi kartına yükleniyorduk. Eee, kaz gelecek yerden tavuk esirgenir miydi hiç? Lüks bir AVM'de, en açık tanga bikinileri, daracık taytları, açık ve kısa mini etekleri, popoyu açıkta bırakan şortları, bol dekolteli bluzları, sexy iç çamaşırlarını alarak uzun uzun gezdik. Nişanlımın zaten güzel bir yüzü ve fiziği vardı; bunları giydiğinde ise tam bir afet olacaktı. O gün, yarın neler yapacağımızı son defa gözden geçirdik...

Ertesi gün saat 15:30 gibi plaja gittik. Nişanlımın üstünde sarı bir tanga bikini takımı vardı. Üstüne de transparan şal takımlarından giymişti. Plajda, özellikle de turistlerin çok olduğu yerden 2 şezlong kiraladık. Nişanlım üstündeki şal takımı çıkartınca, herkesin gözü ona odaklandı. Yüzüstü uzandı, tanga bikinili güzel götünü sergileyerek güneşlenmeye başladı. Ben de güneş gözlüğümü takarak, etrafı kesmeye başladım. Herkes nişanlıma bakıyor, kendi aralarında fısıldaşıyordu, ama kimse yanaşmaya cesaret edemiyordu...

Kalktık, denize girdik ve yüzmeye başladık. Nişanlımın o büyük ve güzel poposu iyice ıslanınca mükemmel bir görüntüye ulaştı. Biraz yüzüp, tekrardan plaja geldiğimizde insanların bakışları daha da artmıştı. Hatta bazen bira, soda, kola vesaire istediğimizde, garsonlar getirmek için birbirleriyle yarışıyordu. Garsona parayı bilerek geç veriyor, iyice muhabbet kurarak etraf hakkında ortam yaratmaya çalışıyordum. Maalesef ki o gün de amacımıza uygun herhangi bir yakınlaşma olmadı...

Yılmayıp, akşam da bir bara gitmeye karar verdik. Nişanlım, minicik bir beyaz etek, üstüne de göbeği açıkta bırakan pembe bir bluz giymişti. Göğüsleri derin bir dekolte ile açıktı. İçine sütyen giymemişti, meme uçları gözükmese bile bluzun altından belli oluyordu. Biraz ortamı analiz edip, potansiyel hedef bulmaya çalıştık. Bir süre sonra, dans pistinin orta yerinde dans eden 6-7 kişilik genç erkeklerden oluşan bir turist arkadaş grubunu gözümüze kestirdik. Onların yakınına giderek dans etmeye başladık...

Aralarında konuşmalarından Alman oldukları anlaşılıyordu. Nişanlım, benim kaş göz işaretimle gittikçe onlara yanaşıyordu. Bir süre sonra nişanlım onlardan bir tanesine resmen poposunu sürterek dans etmeye başladı. O genç de elini nişanlımın göbeğine koyarak sürtünmeye başladı. Sonra nişanlımı ortalarına alıp dans ettiler. Yaklaşık 20 dakika sonra dans eden grup yerlerine döndü. Ama o an büyük bir hayal kırıklığına uğradık, oturdukları masada zaten kendilerine eşlik eden bir kadın grubu vardı. Boşu boşuna adamlara ekstradan keyif vermiş olmuştuk. Biz de masamıza geçince, teşekkür mahiyetinde bize iki bardak bira gönderdiler. Nişanlım birayı bana göstererek, "Ne güzel iş ya, iki bardak bira için yaptığımıza bak!" diye kinayeli kinayeli konuştu...

O gece bardan da elimiz boş döndük eve. Nişanlım, her halinden rahat olmadığı belli olan topuklu ayakkabılarını atarak ayaklarını ovaladı. Sonra da, "Birkaç tane erkeğin kucağında dans ettim, en az 4-5 tane elin götümde dolanmasına, birkaç kişinin de memelerimi sıkmasına müsaade ettim. Peki ne için? İki bardak bira için!" dedi ve direkt yatıp uyudu.

Birkaç gün nişanlıma pek ses etmedim. Sonra konuyu az az olsa da yeniden açtım. Nişanlım bu denediğimiz yöntemle sonuç alacağımıza pek inanmıyor ve tekrarlamak istemiyordu. Ama ben, "Aşkım zaten bunları yaşadık, üstelik de elin turisti, ne olacak ki? Adam bir iki hafta sonra çekip memleketine gidecek. Ne var yani biraz daha dişini sıksan?" dedim. Nişanlım, "Peki! Ancak şunu söyleyeyim, içim hiç ama hiç rahat değil!" dedi. Onu rahatlatmak için, kendim bile inanmadığım şeyler söylüyordum...

Bu yöntemi 3-4 gün kadar daha denemiş, fakat her deneyişimizde başarısız olmuştuk. Git gide ümitlerimiz azalıyordu ki, bir gün önümüze bir şans çıktı. Saat gece 12'yi geçiyordu ve biz bir Pub'da takılıyorduk. Nişanlım çok kısa bir etekle, ürerine de daracık bir bluz giymişti. İçinde sütyen yoktu tabii ki. Dans ederken, bir adam yavaş yavaş nişanlıma yanaşmaya başladı. Adamın Avrupalı olmadığı her halinden belliydi ki, nişanlıma Türkçe iltifatlar edince Türk olduğu net anlaşıldı. Hedefimizde böyle bir şey olmadığı için nişanlım o adamdan kurtulmaya çalıştı. Bu esnada adama bir telefon geldi ve adam Almanca konuşmaya başladı. Tabii Almanca konuşunca, bizim de radarımıza girmiş oldu.

Adam telefonu kapatınca, nişanlım, "Gurbetçi misiniz?" diye sordu. Adam da onaylayıp, Almanya'da yaşadığını, orda kendine ait işyeri olduğunu ve buraya tatile geldiğini söyledi. Bu da bizim için yeterliydi. Nişanlım, az önce kurtulmaya çalıştığı bu adamın şimdi vücuduna sürtüne sürtüne dans ediyordu. Amacımız sadece bu yakınlığı kullanarak, ona planımızı anlatmaktı. Ama biz konuyu açma fırsatı bulamadan, adam masadan aldığı peçetenin üstüne bir oda numarası yazdı ve "Şimdi gidiyorum, birazdan sizi beklerim!" diyerek kaldığı otelin adını söyleyip mekandan ayrıldı. Hesabımızı da ödemişti.

Adam çıktıktan 10 dakika sonra biz de çıktık ve taksiye atlayarak o adamın söylediği otele gittik. Oda numarasını resepsiyona söyledikten sonra bekledik. Birkaç dakika sonra resepsiyonist bize, "Abdurrahman bey sizi bekliyor!" deyince adamın adını da öğrenmiş olduk. Asansöre binince, nişanlım hemen makyajını tazeledi ve dekoltesini biraz daha açtı. Bu sefer oluyor muydu acaba?

Odasına vardığımızda, Abdurrahman bizi kapıda karşıladı. Güzel bir şampanya söylemişti, açtık ve oturup içmeye başladık. Nişanlım, "Evli misiniz acaba?" diye sordu. Abdurrahman da, "Hayır, değilim!" diyerek boş yüzük parmağını gösterdi. Bu kriterin de uyduğunu gören nişanlım Abdurrahman'ın bitmiş kadehini doldurmak için kalktı. Her eğilişinde kalkışında, o süper mini etek daha da kısalıyor ve tanga külodu görünüyordu...

Abdurrahman'ın önünün yavaşça irileştiğini görünce, ben konuya girdim. Ona planımızı anlattım, formalite evlilik istediğimizi, bu süreç içerisindeki masrafları karşılayacağımızı ve dilediği takdirde ekstra ücret ödeyeceğimizi söyledim. Abdurrahman bana gülümseyerek, "Ben de Almanya'ya böyle yerleştim. Ama riskli iş bunlar, yakalanırsak benim de Alman vatandaşlığım çöpe gider. Ayrıca para sorun değil, çok şükür güzel kazanıyorum. Bu işi kabul etmem için daha farklı bir şey gerekli!" diyerek gözleriyle nişanlımı işaret etti.

Nişanlım adamın niyetini anlamıştı ve bana, "Aşkım kalksak mı artık? Abdurrahman bey de dinlenir azıcık!" dedi. Ancak ben salağa yatarak, "Dur bakalım aşkım, belki kabul edeceğimiz bir şart sunar?" dedim ve Abdurrahman'a dönerek, "Nedir gerekli olan?" diye sordum. Abdurrahman da, "Eğer Aleyna hanım bu geceyi misafirim olarak geçirirse, neden olmasın?" dedi.

Artık her şey netleşmişti, adam resmen nişanlımı sikmek istiyordu. Ben hemen, "Biz o şekilde bir şey düşünmedik!" dedim. Abdurrahman, "Peki siz bilirsiniz. Avrupa'ya gitmek için kapıyı her zaman para açmıyor. Bu teklifi ben yapmasam, başkası yapacak elbette. İstemiyorsanız, gidebilirsiniz!" diyerek kapıyı gösterdi.

Nişanlım bana kızgın bir şekilde, "Yürü Mehmet, gidiyoruz!" deyince odadan çıktık. Koridorda asansöre doğru yürürken nişanlımın bileğini tutup, "Aşkım..." dediğimde, "Sakın!" deyip işaret parmağını kaldırdı. Ben, "Bebeğim, bu şansı tepmeyelim! Bir gecelik..." dedim. Nişanlım daha da sinirlenmişti, "Ne yani? Elin adamı ile sikişmemi mi istiyorsun? İnanamıyorum sana Mehmet, pes!" dedi. Haklıydı, ancak bu fırsatı kaçırmak istemiyordum, "Bana namuslu ayakları yapma Aleyna! Madem beni o kadar seviyordun, niye en başından kesin olarak karşı çıkmadın? Demek ki sen de istiyorsun, al sana fırsat!" dedim.

Nişanlım, "Demek öyle ha? Tamam ulan! Sen madem gavatlığı kabul ediyorsun, ben sana niye boynuzu takmayayım ki?" diyerek gerisin geriye döndü, hızlı adımlarla gidip odanın kapısını tıklattı. Abdurrahman gülümseyerek kapıyı açtı. İçeriye girdiğimizde, nişanlım, "Pekala, teklifini kabul ediyoruz!" dedi. Abdurrahman, "Güzeeel!" diyerek elindeki kadehi bıraktı. Ben hemen, "Ancak bir şartım var: Nişanlımı yalnız bırakmak istemiyorum, ben de odada olacağım!" dedim. Adurrahman da kafasıyla 'Problem yok!' dercesine bir hareket yaptı.

Sonra da nişanlımı belinden tutarak kendine çekti ve dudaklarından öpmeye başladı. Abdurrahman'ın esmer elleri, nişanlımın pamuk gibi beyaz ve narin bedeninde dolanıyordu. Nişanlım da Abdurrahman'ın gömleğinin düğmelerini açarak gömleğini çıkartıp attı. Adam epeyce iri yapılıydı. Omuzları geniş, pazuları sağlamdı. Nişanlım o güçlü omuzları ve pazuları öperek adamın kıllı vücudundan yavaş yavaş aşağıya indi. Adamın pantolonunu çıkarttığında, boxerin içindeki şişlik kocaman olmuştu.

Nişanlım titreyen elleriyle boxeri nazikçe indirince, Abdurrahman'ın esmer yarrağı adeta ok gibi fırladı. Benimkinden çok daha büyük ve epeyce de kalındı. Büyüklüğü karşısında istemsizce yutkunan, hatta gözlerinden birazcık da korktuğu belli olan nişanlım, kısa bir şoktan sonra yarrağı eline alarak okşadı. Sonra da ağzına aldı. Gırtlağına kadar almakta zorlansa bile Abdurrahman'ı mutlu etmek için her şeyi deniyordu. Nişanlım biraz sakso çektikten sonra, Abdurrahman nişanlımı ayağa kaldırdı ve üstündeki bluzu çıkartıp attı. Sütyen olmadığı için hemen onun ufak, tazecik ve beyaz memelerine yumuldu...

Az sonra nişanlımı sırtüstü yatağa yatırmış ve üstüne çıkmıştı. Adamın iri cüssesinden, benim narin vücutlu nişanlım görünmüyordu bile. Adam, nişanlımın kaymak gibi vücudunu öpe öpe, yalaya yalaya aşağıya geldi. Minicik eteğini çıkarttıktan sonra tanga külodunu da çıkartıp nereye attığına bakmadan fırlattı. Külot benim kucağıma düşmüştü. Bu durum nedense benim de aşırı hoşuma gitmişti. Zaten o anda ikisinin de beni düşünecek ve görecek hali yoktu. Onun için ben de oturduğum koltukta sikimi çıkarttım, nişanlımın küloduyla sikimi sıvazlamaya başladım.

Elin adamı şimdi nişanlımın bacaklarını ayırmış, küçücük amını yalarken aynı anda da parmaklarıyla sikiyordu. İki parmağı almakta zorlanan nişanlımın daracık amı, adamın o kocaman yarrağını nasıl alacak diye merakla bekliyordum. Nişanlımın amını yalamakla pek fazla uğraşmayarak yarrağını soktuğu gibi sikmeye başladı. Nişanlım, "Dur! Ahh, yavaş..." diye çığlıklar atıp debeleniyordu. Abdurrahman ise durmayı veya yavaşlamayı bir kenara bırakın, daha da sertçe nişanlımın amına köklüyordu...

Bir süre o pozisyonda siktikten sonra, nişanlımı dört ayak domalttı ve arkadan amına girip sikmeye devam etti. Sikerken de nişanlımın göt yanaklarını hamur yoğurur gibi yoğurup, bazen de tokatlayarak kıpkırmızı ediyordu. Nişanlımın kollarında dört ayak pozisyonunda duracak derman kalmamıştı, kafayı yastığa gömdü ve götünü iyice yukarıya dikti. Abdurrahman yaklaşık 20 dakika kadar nişanlımın amını şaklata şaklata siktikten sonra, amından çıkıp götünün üzerine boşaldı...

Nişanlım yatağa yüzüstü yapışmış kalmıştı. Sesi soluğu çıkmıyordu. Ben bir şey mi oldu diye nişanlıma bakmak için koltuktan kalkacağımda, Abdurrahman eliyle 'Otur! Otur!' hareketi yaptı. Oturdum kaldım. Abdurrahman çantasından mavi bir hap çıkarıp şampanya ile yuttu, sanırım yarak kaldıran haplardandı. Ki az sonra Abdurrahman'ın yarrak yeniden kazık gibi olmuştu. Bu arada biraz dinlenip kendine gelen nişanlımı sırtüstü çevirip yeniden sikmeye başladı...

O gece Abdurrahman nişanlımı evire çevire, pozisyondan pozisyona sokup, kanırta kanırta ve inlete inlete tam 4 posta hayvan gibi sikti. Sabaha karşı nişanlımla işi biten Abdurrahman parmağını şıklatarak bana emir verir gibi, "Yardım et de Aleyna hanım banyoya gitsin!" dedi. Bana resmen pezevenk muamelesi yapıyordu. İşin içinde Avrupa'ya gitme planımız olmasaydı şu adamın bir güzel ağzını burnunu kırmak vardı, ama yüzmüş yüzmüş kuyruğuna gelmiştik...

Nişanlım ağlayarak banyoda duşunu alırken, ben de odaya döndüm. Abdurrahman bana kağıt kalem uzatıp, "Telefon numaranı yaz. Ben bu akşam otelden ayrılıyorum. Birkaç gün sonra sizi ararım, resmi işlemlere başlarız!" dedi. Sonra da cebinden çıkardığı 300 Euro'yu bana uzatarak, "Al bunu, hak ettin!" dedi.

Aslında epey onur kırıcı bir hareketti, ama kıyafetler, bikiniler, parfümler, makyaj malzemeleri, mekan üstüne mekan gezerken ödediğimiz giriş ve içki paraları derken epeyce açılmıştık. O yüzden el mahkum kabul ettim. Abdurrahman resepsiyonu aradı ve bizim için taksi çağırmalarını söyledi. Nişanlım duştan çıkınca da toparlandık ve çıktık. Taksiyle evimize dönerken nişanlım yol boyunca ağladı, tek kelime konuşmadı benimle...

Aradan bir hafta geçti, halen Abdurrahman'dan telefon bekliyorum, bakalım ne zaman arayacak?

[Mehmet]

astronot
astronot
19 Followers
Please rate this story
The author would appreciate your feedback.
  • COMMENTS
Anonymous
Our Comments Policy is available in the Lit FAQ
Post as:
Anonymous
1 Comments
AnonymousAnonymous8 months ago

nedir bu batılı kadınlarda kürt kıro tipli adamlara verme hastalığı. izmirde antalyada bakıyorsun bembayaz ateş gibi hatun yanında bi kıro kürdo.

Share this Story