Seks Shop Kariyerim 01

Story Info
Seks Shop'ta Çalıştığım Dönemde Yaşadıklarım.
2.6k words
5
1.5k
00
Share this Story

Font Size

Default Font Size

Font Spacing

Default Font Spacing

Font Face

Default Font Face

Reading Theme

Default Theme (White)
You need to Log In or Sign Up to have your customization saved in your Literotica profile.
PUBLIC BETA

Note: You can change font size, font face, and turn on dark mode by clicking the "A" icon tab in the Story Info Box.

You can temporarily switch back to a Classic Literotica® experience during our ongoing public Beta testing. Please consider leaving feedback on issues you experience or suggest improvements.

Click here
58svsl
58svsl
6 Followers

Üniversiteye gittiğim dönemde bir yandan da part time iş arıyordum. Birkaç yerle görüştüm ama istediğim gibi işler değildi. Köpek gibi çalıştırıp azıcık para vereceklerdi. O zamanlar internet şimdiki gibi yaygın olmadığı için gazete ilanlarını takip ediyordum. Bir ilan dikkatimi çekti. Ofis elemanı ilanıydı. Üstelik okuluma da yakın bir yerdeydi.

Aradığımda Almancı aksanlı bir adam açtı telefonu. Telefonda bilgi veremeyeceğini, ilandaki adrese gelirsem yüz yüze konuşabileceğimizi söyleyince "Tamam!" dedim.

Ertesi gün adrese gittim. Cadde üstündeki eski beş katlı bir binanın üçüncü katındaydı yeri. İşyerinin adı yazmıyordu ilanda. Sadece üçüncü kat beş numara diye yazılmıştı. Binanın girişinde küçük bir tabela vardı. "Seks Shop" yazan tabelada Kat:3 Daire:5 yazıyordu. Acaba benim gideceğim yer burası mıydı?

Basamakları ağır ağır çıktım. Tabela beni korkutmuş ve heyecanlandırmıştı. Üçüncü kata çıktığımda karşılıklı iki kapı vardı, biri beş numara diğeri de altı numara. Beş numaralı kapının üstünde yine "Seks Shop" tabelası asılıydı.

Kapının üstündeki zile bastım. Bir kuş sesi geldi içerden ardından da ayak sesleri. 45 yaşlarında ufak tefek kel ve top sakallı bir adam açtı kapıyı. "Ercüment Bey ile görüşecektim!" dediğimde "Benim buyurun!" dedi adam ve geçmem için kenara çekildi.

İçeri girdiğimde hayatımda daha önce hiç görmediğim, tanığı olmadığım bir manzarayla karşılaştım. Gerçekten de bir Seks Shop idi burası. Yüzlerce çeşit ürün ve malzeme raflarda, duvarlarda sıralanmıştı. O an çıkıp gitsem mi diye düşündüm ama buraya kadar gelmişken bunu yaparsam kendimi adamın karşısında küçük düşürmüş olacaktım. Üstelik 21 yaşındaydım ve hayatıma ait kararları kendi başıma almam gerekiyordu.

Ercüment Bey benim halimi anlamıştı. "İlk defa mı böyle bir yere geliyorsun!" diye sorunca "Evet!" dedim. Gördüklerim aklımı başımdan alacak şeylerdi. O güne dek sadece porno dergiler okumuş ve sokak satıcılarından porno CD'ler alıp seyretmiştim. Onları bile kimseye görünmeden, yakalanmadan almak için çaba göstermiştim. Ama şimdi onların yüzlerce belki binlercesi karşımdaydı. Çeşit çeşit plastik yaraklar, gerçeğine çok benzeyen amlar, şişme bebekler, yabancı dilde porno dergiler, değişik değişik ne olduğunu anlayamadığım aletler, seks oyuncakları vardı. Daha milli bile olmamışken böyle bir yerde bulunmak beni çok heyecanlandırmıştı.

Ercüment Bey köşedeki masasına geçmemi istedi. Beni tanımadan önce kısaca kendisini tanıttı. Yıllarca Hollanda ve Almanya'da yaşadığını, oralarda Seks Shop'larda ve erotik film endüstrisinde çalıştığını ama artık Türkiye'ye yerleşip burada işyeri açtığını söyledi. Türkiye'nin seks shop mağazacılığı konusunda bakir bir pazar olduğunu ekledi. Sonrasında ben de kendimi tanıttım. Doğrusu söyleyeceğim pek bir şey yoktu. Üniversite ikinci sınıfta okuyor, part time iş arıyordum.

Yapılacak işi anlattı daha sonra. Mağazada kendisine yardım edecek, telefonlara bakıp sipariş alacak ve siparişleri teslim edecek birine ihtiyacı olduğunu söyledi. Ancak bu işin en önemli tarafının gizliliğe önem vermek ve sır saklamak olduğunu özellikle belirtti. Daha önce birkaç kargo firması ile çalıştığını ama sorunlar yaşadığı için artık elden teslimat yaptığını söyledi. Teslimatların çoğunu kendisi yapıyordu ama yetişemediği işlere elemanını gönderecekti. Şehir dışına satış yapmıyor sadece İstanbul'a çalışıyordu.

Benim bu işi yapıp yapamayacağımı sorunca ne diyeceğimi bilemedim. İş basit ama çok acayipti, böyle bir işyerinde çalıştığımı aileme ve arkadaşlarıma nasıl söylerdim? Namazında niyazında annemle babama bunu desem düşüp bayılırlardı.

Ercüment Bey "Senin bu işi yapabileceğine eminim, ben insan sarrafı oldum bunca senenin sonunda. Yüzüne baktığımda bu işe uygun olduğunu anladım. Eğer istersen hemen şimdi başlayabilirsin. Yapamayacağın bir iş değil bu. Ben sana bütün işi öğreteceğim, bütün ürünleri tek tek tanıtacağım. Mağazaya gelen müşterilere danışmanlık yapacaksın. Ben buna satış elemanlığı değil danışmanlık diyorum çünkü. Yani sen onların seks danışmanı olacaksın...!"

"Sigortanı hemen yapacağım. Sigortasız eleman çalıştırmam ben. Zaten böyle bir işyeri her zaman polisin, maliyenin gözünün önünde olur, çat kapı gelip denetim yaparlar. Sigortasız eleman çalıştırdığımı görürlerse gözümün yaşına bakmadan kapatırlar burayı. Sana vereceğim aylıktan hariç yol ve yemek paranı da vereceğim. Ayrıca teslimatlardan da hatırı sayılır bir bahşiş alacaksın. Gidiş gelişlerini okul saatlerine göre ayarlarsın!" dediğinde kısa bir an düşünüp "Nasılsa kaybedecek bir şeyim yok, beğenmezsem çeker giderim!" dedim kendi kendime. Sonra da "Tamam, kabul ediyorum!" dedim.

Elimi sıkıp "Tamam o zaman, hadi başlayalım!" diyerek yerdeki bir koliyi gösterdi. "Sen geldiğinde bununla uğraşıyordum!" dedi. Kocaman plastik yaraklarla doluydu koli, onları raflara yerleştiriyordu. Çekinerek de olsa ona yardım ettim. Komik ve tuhaf bir şeydi bu benim için. Oysa Ercüment Bey çok ciddi bir şekilde yapıyordu işini. 15-20 dakika sonra işimiz bittiğinde bu kez de ikinci bir koliyi açtı. Bunun içi de amlarla doluydu. Nasıl bir üretim yapmışlarsa filmlerde, dergilerde gördüğüm gerçek amlardan hiçbir farkları yoktu.

Koca mağazada sadece ikimiz vardık. Ne bir reklamı vardı buranın ne de doğru düzgün tabelası. Tabelasında telefonu bile yazmıyordu. Ama mağazanın içi tıka basa ürünlerle doluydu. Ercüment Bey satış yapabiliyor muydu? Yapıyorsa reklam olmadan nasıl yapıyordu? Merak edip bunu sorduğumda açıkladı:

"Hayatım ben reklam vermiyorum. Eğer reklam verirsem burası avamla dolar, ben sıradan sokaktaki adama satış yapmıyorum. Benim müşterilerim elit, eğitimli ve zengin insanlar. Ben onlar sayesinde geçiniyorum. Bütün işimi telefonla halledebiliyorum. Arada mağazaya gelen müşteriler oluyor ama onlar da beni duyan, tanıyan insanlar oluyor. O nedenle reklama boş yere para verip kendimi ucuzlatmak istemiyorum. Yakında sen de her şeyi görüp anlayacaksın. Ben kulaktan kulağa yayılarak büyüyorum...!"

"Anladım!" diyerek karşılık verdim sözlerine ama pek de anlamamıştım aslında. Derken kapının zili çaldı. Müşteriler gelmişti. Bana bakıp "Hadi aç bakalım kapıyı!" deyince gidip açtım. Yeni girdiğim işyerinde ilk müşterilerimi görecektim. Kapı açılır açılmaz içeriye uzun boylu iki travesti girdiğinde neye uğradığımı şaşırdım. Korkuyla kenara çekildim. Bunlar da neydi böyle?

Biri nerdeyse 1,90 diğeri 1,80 kadardı. Uzun olan daracık kot pantolonun üstüne dapdar bir askılı bluz giymiş, kocaman sutyensiz memelerini sergiliyordu. Diğeri ise siyah mini eteğin üstüne kırmızı fileli bir bluz giymişti. Neyse ki onun altında sutyeni vardı. Ama yapay memeleri sutyenini zorluyordu. Nerdeyse bellerine inen düz siyah saçları vardı ikisinin de. Ayaklarında ise en az 45 numara olduğunu tahmin ettiğim topuklu ayakkabılar vardı. İkisinin de yüzü ne erkek ne de kadına benziyordu.

Efemine ve yapmacık bir halde Ercüment Bey ile öpüştükten sonra uzun olanı bana dönüp "Ay kim bu aşkım!" diye sordu. Bu arada ona "Ercü!" diye hitap ediyorlardı. Ercüment Bey "Yeni asistanım!" dediğinde ikisi birden elini uzatıp "Memnun oldum aşkım, hayırlı olsun!" dediler. Uzun boylu olanın adı Meri, diğeri ise Deniz idi. Tabii bu onların gerçek ismi değildi. Kemikli, büyük elleri vardı ikisinin de. Beyoğlu'nda dolaşırken gördüğümde yolumu değiştirdiğim tipler şimdi elimi sıkıp aşkım diye hitap ediyorlardı.

Ayıp olmasın diye "Semih, ben de memnun oldum!" dedim. Bu arada Deniz yanağımdan makas almayı ihmal etmemişti. Yeniden Ercüment Bey ile konuşmaya yani iş görüşmesine geçtiler. Alışveriş yapmaya gelmişlerdi. Meri "Hayatım ben yarak istiyorum, yeni güzel yarakların var mı!" diye sorunca Ercüment Bey raflara yeni yerleştirdiğimiz plastik yarakları gösterdi.

Tek tek ürünlere bakıp içlerinden birkaç tanesini seçtiler. Daha sonra da kelepçe, belden bağlamalı vibratör ve epeyce prezervatif aldılar. Aldıkları epey tutmuştu ama hepsini peşin olarak ödediler. Adı Deniz olan bana bakıp gülümsüyor, ara ara da öpücük atıyordu. Uzun ve bir kadınınkinden daha güzel bacaklara sahipti. Aldıklarını büyük kapalı bir torbaya koydum.

Deniz Ercüment Beye dönerek "Ay öbür hırtolar gibi bu çocuğu da kaçırtma sakın, çok sevdim ben bunu, sakın kaybetme!" diyerek saçımı okşadı. Meri de aynı şekilde saçımı okşadıktan sonra gittiler. Ercüment Bey "Sevdiler seni!" dedi gülerek. Oysa ben neye uğradığımı şaşırmıştım. "İyi kızlardır, bunlardan sorun gelmez!" dedi sonrasında.

O gün iki telefon geldi, sipariş telefonlarıydı. Ercüment Bey siparişleri not etti. Akşam arabasıyla kendisi bırakacaktı siparişleri. Siparişin biri yabancı porno dergilerle birkaç plastik yaraktan oluşurken diğeri elektrikli bir sikiş makinesiydi. Elektrikle çalışan makinenin ucunda plastik bir yarak vardı ve makine çalıştıkça ileri geri hareket ederek karşısındaki kadını sikiyor, tatmin ediyordu. Fiyatı da epey pahalıydı ama buna rağmen satılmıştı.

Ertesi gün öğleden sonra gittiğimde Ercüment Bey bir koli hazırlıyordu. Telefonla gelen bir siparişti bu. Birkaç plastik yarak, ki en çok satılan ürün plastik yaraklardı, prezervatif, belden bağlamalı vibratör ve porno filmler vardı. Ercüment Bey film CD'lerini gösterip "Dışardan gelenler olursa film satışımız yoktur dersin, sadece elit, özel müşterilerime film satıyorum. Zaten bunlar özel sipariş üzerine çekilen filmler, satışı yoktur bunların!" dedi.

Kolinin üstünü sıkıca bantlayıp küçük bir kâğıda adresi yazdı. Yeniköy'de deniz kenarındaki bir yalı dairesine teslim edilecekti koli. Taksiyle gidecektim ve bunun için de para verdi. Yoldan bir taksi çevirip bindim. Koliyi kime teslim edeceğimi söylememişti, herhangi bir isim de vermemişti. Sadece adresteki eve bırakacaktım. İşin gizliliğinin bir parçasıydı bu.

Yeniköy'de anayolun kenarında büyük bahçe duvarlarıyla çevrili bir yerdi burası. İçeriye nasıl gireceğimi düşündüm bir süre, ilk defa böyle bir yere geliyordum. Sonunda adresteki dairenin ziline bastım. Biraz sonra kapı cızırdayarak açılınca içeri girdim. Kocaman bir bahçesi vardı binanın. Kapıcı olduğunu sandığım bir adam elinde hortumla oldukça pahalı spor bir arabayı yıkıyordu. O arabadan hariç lüks arabalar sıra sıra dizilmişti bahçeye.

Adam beni elimde koliyle görünce "Kimsin, kime baktın!" diye sordu küçümser bir tavırla. Elimdeki adresi gösterip "Bu adresi arıyorum!" dedim. "Tamam, üçüncü kata çık, orada!" deyince binadan içeri girdim.

Üç katlı binanın en üst katına çıktım. Adresteki numaranın zilini çaldım. Az sonra yaşlıca ve boynunda fular olan bir adam açtı kapıyı. "Şey, beni Ercüment Bey gönderdi!" dedim. "Aaa, merhaba delikanlı, hoş geldin!" dedi adam ve elimdeki koliyi aldı. Arkasına dönüp "Şunu alır mısın hayatım!" diyerek bir gence verdi koliyi.

Koliyi alan genç adam gazete ve televizyonlarda sürekli haberleri çıkan bir mankendi. Onu görünce ağzım açık kaldı. Ne biçim bir şeydi bu. Yaşlı adam "Sen az bekle hayatım!" diyerek içeri geçerken kapıyı hafif aralık bıraktı.

İçeri baktığımda bu kez Türkiye'nin en ünlü kadın mankenlerinden birini gördüm. Derken adam geldi, elinde 100 Dolar vardı. "Al bakalım!" diyerek parayı uzatınca "Çok teşekkür ederim!" diyerek aşağı indim. Kimdi bu yaşlı adam ve o manken adamla kadının burada ne işi vardı? Ayrıca yaşlı adamı sanki bir yerlerden görmüş gibiydim.

İşyerine döndüğümde Ercüment Bey'e durumu anlattım. "Hani bizim için sır saklamak çok önemliydi!" dedi ama sonra da gülümseyerek "O yaşlı adam büyük bir holdingin sahibidir. Mankenleri de seks partisi için çağırıyor. Orası onun garsoniyeri!" dedi. Aldığım 100 Doları gösterdiğimde "At cebine, o senin hakkın!" dedi gülerek.

O gün bir müşteri daha geldi. Bu da bir travestiydi ama dün gelenler gibi değildi. Hali ve tavırlarıyla farklı bir havası vardı. Ayrıca dün gelenlerin yüzü ne erkek ne kadın yüzüyken bununki bir kadınınkinden daha kadındı. Uzun boylu ve geniş omuzluydu. Uzun sarı saçları sırtına dökülüyordu. Büyük mavi gözleri vardı, muhtemelen lensti ama onu çok farklı gösteriyordu. Siyah bir taytla daracık siyah bluz giymişti, sutyensiz memelerinin sivri uçları bluzu delecek gibiydi. Sesi ve konuşması da dünküler gibi yapay değildi.

Ercüment Bey ile konuşurken bana bakıp gülümsüyordu. Epey ürün aldı, her biri en pahalı olan modellerdendi. Gerçeğinden hiçbir farkı olmayan plastik yaraklar, kutu kutu prezervatifler, belden bağlamalı vibratörler, kelepçeler, çift başlıklı yaraklar aldıklarından bazılarıydı. Bu insanlar bu kadar ürünü alıp ne yapıyor diye merak ettim.

Aldıklarını Dolar olarak peşin ödedi. Büyükçe bir koli olmuştu. Ercüment Bey "Hadi Semih, sen Şebnem Hanıma evine kadar yardım et!" dediğinde koliyi kucakladım. Şebnem Hanım önümde pahalı spor ayakkabılarının üstünde salına salına giderken sallanan götüne bakmadan edemedim. Altında külot yok gibiydi.

Arabası binanın karşısında kaldırımdaydı. Son model kırmızı üstü açılır bir BMW idi arabası. Koliyi bagaja koyup arabaya bindim. Şebnem Hanım arabanın gazına kökleyince araba vahşi bir at gibi kükreyerek trafiğe karıştı. Işıklarda durduğumuzda insanlar bize bakıyordu. Şebnem Hanım çok rahattı oysa ben yüzümü gizliyor, başımı eğiyordum. Arkadaşlarımdan biri görse ne yapardım? Bir travestinin arabasındaydım ne de olsa.

Sessiz kaldığımı gören Şebnem Hanım "Ee, aşkım anlatsana, kimsin, necisin, okuyormuşsun, nerde okuyorsun!" diye sordu. Emniyet kemerinin sıkıp şişirdiği memeleri nerdeyse direksiyona değecekti. "Şey, İşletme okuyorum!" dediğimde "Aaa, ne güzel, meslektaşız seninle demek ki!" dedi. Üniversitede İşletme okumuştu o da. Çekingen tavırlarım sonrası kendisine ismiyle hitap etmemi, rahat olmamı istedi.

Evi Bebek sırtlarında bir binanın zemin katındaydı. Arabasını binanın otoparkına park etti. Bagajdaki koliyi aldım ve girişin bir kat altındaki dairesinin kapısına bıraktım. İşimin bittiğini sanmıştım ama Şebnem "Aa, ne yabani şeysin sen, hadi gel, birer kahve içmeden hayatta göndermem seni!" dedi ve kolumdan çekiştirerek beni içeri soktu.

Kocaman bir salonu vardı evin. Ev zemin katta olsa bile bütün Boğaziçi görünüyordu salonun kocaman pencerelerinden. O sıra küçük bir süslü köpek ayaklarımda dolandı. Şebnem "Kuki aşkım gel buraya, rahatsız etme abiyi!" deyince koşup Şebnem'in ayaklarına dolandı.

Az sonra Şebnem iki fincan kahve ile geldi. Büyük L koltuğa oturunca ben de bir metre kadar ilerisine oturdum. Heyecandan ellerimi ovuşturuyor, parmaklarımı çeviriyordum. Bacak bacak üstüne atıp "Hadi gel buraya, yabani olma, korkma seni yemem!" dedi gülerek. Şebnem'in ayakları benimkilerden büyüktü. Tırnaklarını koyu kırmızı bir ojeyle boyamıştı. Yanına kaydığımda "İç bakalım!" diyerek kahvemi uzattı. Yanına ev yapımı kurabiye de koymuştu. Kurabiyeyi kendisinin yaptığını söyledi. Tadı oldukça güzeldi.

Ben evi incelerken o da beni inceliyordu. Kaç yaşında olduğumu sorunca "21!" dedim. Saçlarımı okşadığında birkaç kez rahatsız olduğumu gösterecek şekilde öksürdüm. Ama o gülümsemekle yetindi.

Karşı duvarda kocaman bir fotoğraf olduğunu o zaman fark ettim. Benim de iyi tanıdığım ünlü bir basketbolcuya aitti fotoğraf. Elindeki basketbol topunu iki eliyle kaldırmış tutuyordu. Fotoğrafa baktığımı görünce "Erkek arkadaşım!" dedi. O an neye uğradığımı şaşırdım. Çünkü basketçinin bugüne dek birkaç manken kızla ilişkisi olduğunu bütün gazeteler yazmıştı oysa Şebnem onun erkek arkadaşı olduğunu söylüyordu. Şaşırdığımı anlayınca "Bizim ilişkimiz inişli çıkışlı, bir küsüp bir barışıyoruz!" dedi. Demek meşhur basketçinin travesti bir sevgilisi vardı, inanamadım.

Derken Şebnem biraz daha sokulunca bu işin ucunun farklı yerlere gideceğini anladım ve "Ercüment Bey bekler, ben kalkayım!" diyerek doğrulmak istedim. Ama Şebnem uzun ve güçlü kollarıyla beni koltuğa gerisin geri yapıştırdı. "Aa, sen de ne inatçı çıktın, otur şurada, iş kaçmaz, merak etme!" dedi. "Ercü'yle ben konuşurum merak etme!" dedikten sonra da kalkıp çantasından telefonunu aldı. Ercüment Beyi aradı.

"Alo Ercü, senin bu adamın çok yabani çıktı, otur benimle bir kahve iç diyorum, ille de gidecem diyor!" dedi gülerek. Telefondan Ercüment Beyin sesini yarım yamalak duydum. Telefonu kapatırken "Ercü kalmanda sorun olmaz diyor, yani bir yere gitmiyorsun!" dedi gülümseyerek.

Sonrasında karşıma geçti, sehpayı kenara çekti ve ayakuçlarında dans etmeye başladı. Kendi kendine bir şeyler mırıldanıyordu bu sırada. Vücudunu sağa sola ileri geri sallayıp uzun sarı saçlarını savuruyordu havada. Ellerimden tutup beni de kaldırdı ve dansına ortak etti. Dans etmesini bilmediğim için yerimde sallanıyordum sadece. Bu arada Kuki de gelmiş ayaklarımızın altında dansımıza iştirak ediyordu.

Şebnem'in niyetinin ne olduğunu anlamıştım artık ve kaçıp kurtulmam gerekiyordu. Ama nasıl yapacaktım bunu? Ercüment Bey ile konuşmasa daha kolaydı işim. Ayrıca söylemesi zor olsa da bir travesti bile olsa Şebnem'in harika bir vücudu vardı. Kocaman memeleri öne doğru fırlamış, bluzun altından bana doğru bakıyordu. Daracık taytın sardığı götü de önümde sallanıp dururken işim zordu.

Sonunda Şebnem elimden tutarak beni arka taraftaki yatak odasına götürdü. Büyük odada dev gibi bir yatak vardı. Salonun duvarındaki kocaman fotoğrafın aynısından burada da asılıydı. Basketçinin fotoğrafı Yatağın tam karşısındaki duvarda duruyordu.

Şebnem perdeleri çekerken bile dansına ve mırıldanmasına hiç ara vermedi. Beni yatağa oturttuğunda son bir kez kendimi kurtarmak için "Ben kadınlardan hoşlanıyorum, sizinle yapamam!" dedim. Önce sözlerimi anlamamış gibi baktı yüzüme ama sonra bir kahkaha patlattı.

"Aşkım ben de bir kadınım, bir kadından daha kadınım üstelik!" dedi ve bluzunu başının üstünden çıkarttı. Her birini iki avucumla anca tutabileceğim devasa memeleri açığa çıkarken taytını da ayaklarından çıkarttı. Şebnem'in kestirmediğini, diğer travestiler gibi olduğunu sanıyordum oysa karşımda yapay da olsa amı olan bir kadın vardı. Minicik ipli bir külot giymişti ve külotun ön kısmı amını ikiye bölmüş gibi sıkıyordu. Onu da çıkardığında tüm çıplaklığıyla karşımda duruyordu.

Eliyle bir işaret yaparak "Kendimi 16 yaşından beri bir kadın olarak görüyorum, buna ihtiyacım olmadı hiç!" diyerek yarağını kestirdiğini söyledi. Karşımda yeniden dans etmeye başladı. Sütun gibi uzun ve biçimli bacaklarını sallayıp dururken memeleri de oynuyordu. Beyaz memelerinin pembe uçları sivri ve etliydi.

Amını ovaladı bir süre, memelerini sıkıp yoğurdu. Sonra da arkasını döndü ve ayakuçlarına uzandı elleriyle. Tabii bu anda biçimli göt yanaklarının ortasındaki kocaman göt deliği de açığa çıkmıştı. Yarağım sertleşmişti karşımdaki görüntüden ama bunu kendime bile itiraf etmekte zorlanıyordum.

Şebnem yarağını kestirmiş, yapay bir ama sahipti, vücudu bir kadınınkinden daha biçimli ve güzeldi. Ve ben bundan hoşlanmış cinsel bir yakınlık hissetmiştim. Buradan kolay kolay çıkışımın olmadığını anlamıştım artık. Bakirliğime bugün Şebnem sayesinde son verecektim. Kalbimin atışlarını sırtımda, boynumda hissediyordum. Ellerim ve ayaklarım titriyordu, her yanımı sıcak basmış terlemiştim.

Şebnem "Kendini bana bırak aşkım, her şeyi unut, yaşayacağımız keyifli anların tadını çıkartmaya bak!" dedi beni omuzlarımdan bastırıp yatağa uzandırırken. Gözlerim o an basketçinin fotoğraftaki gözleriyle kesişti. Sanki "Ne yaptığını biliyorum, seni izliyorum!" der gibi bakıyordu adam.

"Şey, şu fotoğraf!" derken geriye bakıp güldü. "Siktir et. O şimdi İtalya'da. Kim bilir orada hangi karıları sikiyordur!" dedi kahkahayla. Gerçekten de basketçinin takımının o hafta İtalya'da maçı vardı ve takım halinde oraya gitmişlerdi.

Artık kontrol tamamen Şebnem'deydi, kendimi onun maharetli ellerine bıraktım...

58svsl
58svsl
6 Followers
Please rate this story
The author would appreciate your feedback.
  • COMMENTS
Anonymous
Our Comments Policy is available in the Lit FAQ
Post as:
Anonymous
Share this Story

Similar Stories

For a Good Time Call... A man gets a surprise from a lovely woman in a club bathroom.in Transgender & Crossdressers
Lily in Bloom Ryan's college crush is not like what he had imagined.in Transgender & Crossdressers
Always Bigger Than Him Homie falls for his much stronger, loving trans best friend.in Transgender & Crossdressers
Shemale Surprise A married man is seduced and taken by a friend of his wife's.in Transgender & Crossdressers
Maria Ch. 01: Opening New Horizons New discoveries about me and her roommate.in Transgender & Crossdressers
More Stories