Suna ve sikler Ch. 04

Story Info
Even more adventures of Suna (Tudkish)
3.9k words
4.15
16.9k
1

Part 4 of the 5 part series

Updated 07/16/2021
Created 07/09/2007
Share this Story

Font Size

Default Font Size

Font Spacing

Default Font Spacing

Font Face

Default Font Face

Reading Theme

Default Theme (White)
You need to Log In or Sign Up to have your customization saved in your Literotica profile.
PUBLIC BETA

Note: You can change font size, font face, and turn on dark mode by clicking the "A" icon tab in the Story Info Box.

You can temporarily switch back to a Classic Literotica® experience during our ongoing public Beta testing. Please consider leaving feedback on issues you experience or suggest improvements.

Click here
mofilius
mofilius
63 Followers

Erken yatmış olmasına rağmen, ancak öğlene doğru uyanabildi Suna. Bir süre, hayatından memnun bir dişi kedi gibi gerindi yatakta. Gerçekten de hayatından memnundu. Pek çok kadının hayalini kurmaya bile cesaret edemeyeceği bir konumda hissediyordu kendi. Gerçekten çok sevdiği bir kocası vardı. Onun da kensini çok sevdiğine emindi. Buna rağmen istediğini yapmakta, kendini istediği erkeğe siktirmekte özgürdü. Üstelik kocası da büyük bir zevk alıyordu bundan. Yetmiyormuş gibi, delicesine istediği bir şeyi yapmasını da istiyordu kocası. Hatta belki de, ondan daha çok istiyordu bunu. Suna kendine başka birine siktirirken, inleye inleye sikilirken seyretmekti bu da. En müthişi de buydu işte.

Duş yapaken de, başka bir şey düşünemedi Suna. Söz vermişti kocasına. Bir daha geldiğinde, hem daha ilk gün birini bulup kendini siktirecekti kocasının gözleri önünde. Doya doya seyrettirecekti kendini sikilirken. Ohh bu gerçekten de çok güzel olacaktı. Kendini göstermenin en ileri şekli olacaktı bu. Bu yüzden sabırsızlanıyordu. Kimbilir ne zaman gelecekti Emre. O zamana kadar beklemek o kadar zor geliyordu ki.

Sonra birden bir lamba yanıverdi kafasının içinde. Kocasının gelmesini beklerken, bu müthiş şeyin provasını yapabilirdi belki de. Ona değil ama, başkalarına seyrettirebilirdi sikilirken kendini bal gibi. İşte bu çok hoş olurdu. Öylesine heyecanlanmıştı ki, duşun altından çıkmadan elini götürüp amıyla oynamaya başladı. Bir anda geldi beli. Bacakları titriyordu.

Kurulanıp aynanın önünde saçlarını tararken, bu fikrini nasıl gerçekleştireceğini düşünmeye başlamıştı bile. Acaba nerede yapabilirdi bunu? Yine Kipa'ya gitse bir şey çıkar mıydı ki? Sonra birden kocasının onu götürdüğü o erotik filmler gösteder sinema geldi aklına. Galiba en iyisi orasıydı. Orada seyredecek adam bulmak sorunu hiç yoktu işte. Bir sinema salonunda, herkesin gözü önünde sikilmek fikri onu deli etmişti bir anda. Ama acaba oradaki aç erkeklerin içinde bunu yapabilecek, ortalık yerde onu sikme cesaretini gösterecek biri çıkacak mıydı peki? Eğer oraya giderse, vücudunun her tarafının mıncıklanacağından, elleneceğinden hiç kuşkusu yoktu. Mutlaka biri ya da birileri sikini eline verip belini fışkırtacaktı. Buna da emindi. Ama onu gerçekten sikmeye kalkan olacak mıydı?

Sonunda kararını verdi Suna. Bir deneyecekti şansını. Hiç bir kaybı olmazdı nasıl olsa. En kötü ihtimalle istediği kadar oynaşırdı sinemada. Tanımadağı, kim olduğunu bilmediği, hatta yüzünü bile görmediği bir takım adamların sert, kaba elleri altında defalarca belini getirirmesi ihtimali onu müthiş tahrik etmişti.

Gardrobunu açıp amacına en uygun olduğunu düşündüğü giysiyi seçti. Açık renk, üstü çiçek desenli, emprime bir şeydi bu. Kumaşı kaygandı. Hepsinden önemlisi de, öne boydan boya düğmeliydi. Aynada kendine baktı Suna. Giysinin omuzlarını incecik askılar tutuyordu. Yanlardan bakıldığında memelerinin yuvarlakları görünüyordu. Üstten iki düğmeyi açık bıraktığı için, memelerinin arası da gözler önündeydi bu arada. Kumaş, vücudunun tüm güzelliklerini sergileyecek biçimde, sıkı sıkı yapışmıştı tenine. Eteği gerçi biraz uzundu ve kasıklarının bir karış altına kadar örtüyordu bacaklarını ama, Suna, düğmeleri istediği gibi açıp kapayarak, bu sorunu çözüyordu. Zaten doğru yürüyebilmesi için, an azından iki düğmeyi açık bırakması gerekliydi. Yoksa ancak küçücük adımlar atabiliyordu eteğin darlığından. Dönüp bir de arkadan baktı kendine. Kıçı tüm başdöndürücülüğüyle belli oluyordu incecik kumaşın altından. Sonra kapının yanındaki ayakkabılığa gidip, giysisine uygun bir şey aradı. En uygunu, alabildiğine yüksek topuklu bej ayakkabıları olacak gibiydi. Yalnızca iki incecik banttan oluşuyordu bunlar. Biri parmaklarının biraz gerisinden, öbürü ise bileğine daha yakın bir yerden geçiyordu. Arkaları açıktı. Ayakkabıları ayaklarına geçirip baktı Suna. Öyle güzel olmuştu ki, yalnızca ayaklarıyla bile sik kaldırabilirdi her halde. Kararlı bir şekilde çıktı evden.

Sinemanın önünde yer olmadığı için, arabayı biraz uzağa parketmek zorunda kalmıştı. Ama bundan şikayetçi değildi. İncecik topukları kaldırımın üstünde tıkırtılar çıkararak yürürken üstünde dolaşan aç erkek bakışlarıyla tüm vücudunun ürperdiğini hissediyordu. İnsanların yarı çıplak kadın vücutlarına son derece alışık olduğu Sinemanın ön salonuna girdiğinde, iyice heyecanlanmıştı. Kimse yoktu içeride. Gişenin önüne sokulup, bilet almak için omuzuna astığı küçük çantasından para çıkardı. İçerdeki kızla gözgöze geldiler. Orospu görüntülü biriydi kız. Suna'ya bakıp, şeytanca gülümsedi. Sanki onun burada ne aradığını, neden böyle giyinip bu sinemaya geldiğini biliyormuş gibiydi.

"İyi eğlenceler..." dedi bileti verirken.

Yürüyüp, yaylı kapıdan sinema salonuna girdi Suna. İçerisi karanlıktı tabii. Sonra gözlerini kaldırıp perdeye baktı ve bir anda donup kaldı. Akıl almaz bir sahne vardı gözlerinin önünde. Genç bir kadın iki erkeğin arasına sıkışmıştı. Biri önden öteki arkadan sikiyorlardı kadını.

Suna başının döndüğünü, dizlerinin titrediğini hissediyordu. Tanrım, ilk kez görüyordu böyle bir şeyi. Büyülenmiş gibi seyrediyordu perdeyi. Tüm vücudunu inanılmaz bir ateş basmıştı. Kendini bir hayal aleminde hissediyordu Suna. Yürüyüp kendine bir yer bulmayı bile akledemiyordu. Birden kapı açıldı ve biri arkadan çarptı Suna'ya. Yolu tıkadığının farkına vardı gerçi ama, gözlerini yine de koparamadı perdeden. Kendini bayılacak gibi hissediyordu. Sendeleyip bir adım geri gitti. O zaman arkasındaki tutuverdi onu. Elinde olmadan ona yaslandı Suna. Sıcacak bir vücuttu arkasındaki. Sert bir erkek vücudu.

Biraz kendini topladığında dönüp ona baktı Suna. Ama bu yeniden heyecanlanmasına, hem de çok heyecanlanmasına neden oldu. İriyarı, kabasaba bir adamdı. Bir süre öylece birbirlerinin gözlerine baktılar. Sonra adam Suna'nın elini tuttu ve birlikte yürüdüler. En arka sıradaki koltukların arasından, salonun en dip tarafına götürüyordu adam onu. O da, bir çocuk gibi gidiyordu peşinden. Adam en dipteki koltuğa oturunca, o da yanına oturdu hiç itiraz etmeden.

Aklını başına toplamaya çalışıyordu. Küçücük bir zaman dilimi içinde, peşpeşe müthiş şeyler yaşamıştı. Önce bir kadının iki erkek tarafından birden sikilişini izlemişti perde de. Sonra da kendini iri yarı bir adamın zencinin kollarında bulmuştu birden. Ve onu alıp buraya getirmişti adam. Salonun en dip, en gözden uzak yerine. Dönüp ona baktı. Gerçekten de iri yarı, kaba saba bir şeydi. Saçları kapkara ve kıvırcıktı. Üstünde düğmelerinin ancak yarısı iliklenmiş, açık renk ve kısa kollu bir gömlek ve yine açık renk bir keten pantolon vardı. Teni de çok esmerdi. Kolları ve gömleğinin açık yakasından görünen çıplak göğsü, inanılmayacak kadar adeleli, inanılmayacak kadar kıllıydıb Elini hala bırakmamıştı bu arada. Gözlerini indirip baktığında içi titredi. Adamın kocaman, kapkara ve parmakları kıllı elinin içinde bir çocuğunki kadar ufak kalmıştı kendi küçücük beyaz eli. Sonra gözlerini kaldırıp salonda dolaştırdı. İçerde yedi sekiz kişi daha vardı. Hepsi erkekti. salonun çeşitli yerlerine dağılarak oturmuşlardı. Suna onların perdedeki sikişleri seyredip, rahat rahat otuzbir çekmek istediklerini anlıyordu. Hemen önlerindeki sırada, birbirlerinden uzak oturan iki kişi vardı. Onlar da başlarını çevirmiş Suna'ya bakıyorlardı. Heyecandan ölecek gibiydi Suna.

Adam onun elini bırakıp, kolunu omuzlarına doladığında itiraz etmeyi aklına bile getirmedi. Adam onu kendine çektiğinde de. Başını çevirip ona baktı. Birden eğlip onu öpmeye başladı adam. Ağzı kocamandı ve Suna'nın küçük etli dudaklarınının üstüne kapanmış emiyordu. Gözleri kararıyordu Suna'nın. Amı yine, durmadan akan bir çeşmeye dönmüştü. Vıcık vıcık sulandığını hissediyordu. Bir süre sonra ağzını onunkinden koparıp ön sırada oturan adamlara baktı. İkisi de filmi bırakıp onları seyretmeye başlamışlardı şimdi. Oh işte bu müthişti. Seyrediyorlardı onu. Ama hangisinin daha müthiş olduğuna karar veremiyordu bir türlü. Seyredilmek mi, yoksa iri yarı bir yabancının yanıbaşında olmak mı. Yeniden yüzünü çevirip dudaklarını adamın bekleyen ağzına verdi. Sonra da onun kocaman dilini yakalayarak emmeye başladı. Başı dönüyordu. Kendini iyice kaptırmıştı artık. Bu yüzden de adam geri çekildiğinde, delirecek gibi oldu.

"Bak..."dedi adam.

Başıyla perdeyi işaret ediyordu. Suna gözlerini perdeye çevirdi ve bir kereadaha uçtu. Takım elbiseli bir adamla, çırıl çıplak bir kadınının görüntüleriydi gördükleri. Bir yatağın üstünde, bacakları alabildiğine açık ve karnına çekili yatıyordu kadın. Adamın başı kasıklarına gömülmüştü. Amını yalıyordu. Hem de ne biçim yalıyordu. Yatağın üstünde kıvranıyordu kadın dil darbeleriyle.

Amının artık ateş düşmüş gibi yandığını hissediyordu Suna. Titreyen parmaklarıyla giysisinin düğmeleri açmaya başladı birer birer. Az sonra çıplak vücudunu olduğu gibi ortaya çıkarmıştı. Adamın elini yakalayıp çekti ve amının üstüne yapıştırdı. O kapkara ve uzun parmaklardan biri, iyice şişip açılmış dudakların arasından kayarak amına girdiğinde ise beli gelmeye başladı. Dudaklarını ısırmış, inlememeye çalışordu. Gözleri onu seyretmekte olan adamların üstünde dolaşıyordu. İkisi de iyice dönmüşler ve artık açıkça onu seyretmeye başlamışlardı. Sarsıla sarsıla beli gelmeye başladı.

Tekrar kendini topladığında yanındaki adamın öbür eliyle pantolonunun önünü açmakta olduğu farketti Suna. Gözleri oraya gitti. Heyecanla bekliyordu. Adam sikini dıyşarı çıkarmayı başardığında ise bir daha geldi Suna'nın beli. İnanılmaz bir şeydi bu. Kapkaraydı. Kazık gibi sertleşmişti. Başı o kadar kocamandı ki, inanılır gibi değildi sanki. Akıl almayacak kadar da kalındı. Bir bayrak direği gibi havaya dikilmişti. Öyle uzundu ki, neredeyse adamın göbeğine kadar geliyordu ucu. Felç olmuş gibi seyrediyordu Suna. Sonra adam onun elini tutup sikine doğru çekti.

Önce parmak uçlarını değdirdi Suna bu muhteşem sike. Tanrım, ne kadar sıcaktı. Bir kadife kadar yumuşaktı teni. Ama Suna parmaklarını onun çevresine zorlukla doladığında, bu kadife yumuşaklığının altındaki çelik sertliğini hissederek ürperdi. Eli yukarı aşağı oynamaya başladı kendiliğinden. Boylu boyunca okşuyordu artık bu inanılmaz büyüklükteki siki. Adamın uzun parmağı da amına girip çıkıyordu bu arada. Delirecek gibi olmuştu Suna.

"Bak..." dedi bir kez daha adam.

Perdedeki adam da şimdi çırıl çıplaktı. Artık yeniden sırtüstü yatan kadının bacaklarının arasına girmiş, onu sikmeye hazırlanıyordu. Suna zevkten buğulanmış seyretmeye başladı. Kadının bacakları birden havaya kalktı. Kendini iyice açmıştı artık. Kolları, vücudunun üstüne uzanan adamın boynuna dolanmıştı. Sonra adam onu sikmeye başladı.

Suna başını çevirip önce elindeki sike, sonra da ön sıradaki adamlara baktı yine. Yüzlerinden, ikisinin de uçtuğunu anlayabiliyordu. Bu onun da biraz daha uçmasına, biraz daha çıldırmasına neden oluyordu tabii. Tekrar perdeye baktığında işler kızışmıştı. Şimdi hırsla sikiyordu adam altındaki kadını. Suna'nın yanındaki adamın sikini sımsıkı tutan eli de, perdedeki adamın kalçalarının hareketlediyle uyumlu hareket etmeye başlamıştı. Yukarı aşağı oynayan avucu sanki bir am gibi olmuştu. Bir taraftan da biraz öne eğilip bacaklarını sımsıkı bitiştirmiş, adamın amındaki elini adeta hapsetmişti. İçine girip çıkan o kıllı ve kalın parmak aklını başından alıyordu.

Perdede sikilmekte olan kadın çığlıklar atıyordu artık. Zevk dolu çığlıklar. Bunların Suna'nın üstündeki etkisi de müthiş oluyordu tabii. O da çığlık atmak istiyordu. Bunu yapmamak için de dudaklarını ısırıyordu. Yanındaki adamın vücudunun kasıldığını hissederek ona döndü. O kocaman, kapkara sikin başı, sanki daha da büyümüş gibiydi. Birden üstündeki deliğin iyice açıldığını gördü Suna. Bembeyaz bir bel sütunu fışkırdı havaya. İnanılmaz bir hızla hem de. Sonra da havada geniş bir kavis çizip, ön sıradaki koltukların üstüne gitti. Bir daha beli gelmeye başladı Suna'nın. Başını adamın omuzuna yasladı. O kocaman siki sağmayı hala sürdürüyordu eli. O da hala fışkırtıyordu. Tanrım inanılmaz bir şeydi bu. Gözlerini elindeki sikin başına dikmiş, peşpeşe gelen bel sütunlarını seyrediyordu. Sonuncusu tam yüzüne geldi Suna'nın. Bu da onun belini bir kez daha getirmesine ve öylece yığılıp kalmasına neden oldu.

Kendini bir hayal aleminde yaşıyormuş gibi hissediyordu artık. Ön sıradaki adamlardan birinin kalkıp iki koltuk uzağına gelmiş olduğunu gördü. Alev alev yanan gözlerle onu seyrediyordu adam. Tanrım, siker gibi bakıyordu. Pantolonundan çıkardığı siki elindeydi. Suna bunun aslında küçük bir sik olmadığını görüyordu ama, yanındaki adamın kocaman sikinin yanında oyuncak gibi görünüyordu yine de. Eli sürekli hareket halindeydi adamın. Suna'yı seyrederek otuzbir çekiyordu. Ama acele eder bir hali yoktu. Keyfini çıkara çıkara yapıyordu bunu.

Yeniden ve inanılmaz derecede tahrik olduğunu hissediyordu Suna. Buraya gelmekle çok iyi şey yapmış olduğuna emindi artık. En azından bir yakın mesafe seyircisi vardı şimdi. Üstelik yanında da, kocaman sikli bir adam oturuyordu. Tüm benliğiyle, kendini ona siktirmek istiyordu Suna. Ama korkuyordu biraz. Bu kadar büyük bir sikin küçücük amına girmesi imkansız gibi geliyordu ona ve bu nedenle de korkuyordu. Ama bu son derece tahrik de ediyordu onu. Kimbilir ne kadar zevkli bir şey olurdu bu. O kapkara, o kocaman, o kıllı sikin amına girmesini, üstelik bunun şimdi biraz uzağında oturup onu seyrederek otuzbir çeken adamın gözleri önünde olmasını delice istiyordu.

Sonra adam, bir kolunu omuzunun üstünden geçirip, çıplak memesini okşamaya başladı. Gözlerini indirip oraya baktığında, delirecek gibi oldu Suna. Memesini bir pençe gibi kavrayan o kocaman ve kıllı , bembeyaz teninin üstünde öyle bir görüntü yaratıyordu ki, yine beli gelmeye başladı. Tanrım neler oluyordu böyle. Vücudundaki zevk dalgaları durulmaya başladığında kararını verdi Suna. Kotuktan yere, dizlerinin üstüne kaydı. Sonra da, adamın bacaklarının arasına girdi. Gerçi biraz sıkışıktı burası ama, aklını başından alan o kocaman sike bu kadar yakın olmak onu o kadar heyecanlandırıyordu ki, umurunda bile değildi bu. Hiç bir inme belirtisi göstermemişti adamın siki. Hala dimdikti. Suna, titreyen parmaklarıyla onu en dibinden tuttu öne eğilip o akıl almaz büyüklükteki başını yalamaya başladı. Hafifçe inlediğini duydu adamın. Bu daha da tahrik etti onu. Koca bir dondurmayı yalar gibi yalıyordu artık.

Bir taraftan da, böyle bir siki amına alıp alamayacağını düşünüyordu. Acaba sığar mıydı içine? Bunun düşüncesini bile çıldırtıcı, adeta uçurucu buluyordu Suna. Elinde tuttutuğu kapkara sik, gerçek bir erkeklik abidesine benziyordu. En çarpıcı yanı ise rengiydi. Adamın vücudunun başka yerlerinden daha koyuydu. Adeta siyah gibi görünüyordu. Bu arada yaptıklarının adamı da çok etkilediğini görüyordu. Suna'nın dili sikinin başında dolaştıkça kıvranıyordu adam. Sikinin alt tarafında, en dibinden ucuna kadar uzanan tohum borusu, bir parmak gibi kabarmıştı. Dilini boylu boyunca orada gezdirmeye başladı Suna. Bu adamı yeniden inletti.

Sonra gözleri otuzbir çeken adama takıldı yeniden. Daha da sokulmuştu yanlarına. Suna'nın şimdi boş kalan koltuğunun hemen yanındaki koltuğa oturarak yan dönmüş, hiç bir ayrıntıyı kaçırmamaya çalışarak seyrediyor ve şimdi biraz daha hızla otuzbir çekiyordu. Suna'nın giysisinin önü hala açıktı. Adamın bacaklarının arasına sıkışıp böyle otururken hiç bir yerini örtmüyordu tabii. Adamın gözleri çıplak memelerinde, açıkta kalan kalçalarında ve yüzünde dolaşıyordu. Bu Suna'nın kanının daha da kaynamasına neden oldu tabii. Adama iyice göstererek yalamaya başladı o kocaman, kap kara sikin başını. Sonra da ağzını alabildiğine açtı ve o kocaman sikin başının üstüne kapandı dudakları. Tanrım ne kadar büyüktü. Başını yavaş yavaş aşağı bastırmaya ve onu ağzını içine almaya çalıştı. Boğulacak gibi oluyordu ama, vazgeçmeyecekti. O kadar güzeldi ki. İnanılmaz bir zevk alıyordu yaptığından. Artık tüm gücüyle emmeye de başlamıştı. Dayanılması zor bir vakum uyguluyordu adamın sikine. Aradabir durup gözlerini otuzbir çeken adama çevirmeyi ve onu seyretmeyi de ihmal etmiyordu bu arada. Sonra gözlerini onun gözlerine dikip, başını tekrar oynatmaya o kapkara siki, becerebildiği kadarıyla ağzına sokup çıkarmaya devam ediyordu. Kendini başka bir dünyada gibi hissediyordu. Sanki boyut değiştirmişti.

Birden müthiş bir şey oldu. Suna'yı ve onun adamın kocaman sikine yaptıklarını seyrederek otuzbir çeken adamın ağzından önce bir hırıltı çıktı sonra da beli gelmeye başladı. Sikinin ucundan büyük bir hızla fışkıran tohumları, bir yağmur gibi gelip Suna'nın ondan taraftaki memesine yapıştı. İkinci salvo ise yüzüne geldi.

Suna biran için aklını kaçırdığını sandı. Bütün vücudu zangır zangır sarsılıyordu. Ağzını açabildiği kadar açıp bastırdı. Adamın siki biraz daha içeri girdi böylece. O kocaman başı küçük diline dayanmıştı. Tam o anda da beli geldi adamın. Tohumlarını, Suna'nın gırtlağına fışkırtmaya başladı. İki eliyle birden Suna'nın başını tutmuş taşaklarını boşaltıyordu. Peşpeşe gelen salvolar halinde boğazına çarpan beller, adeta mide borusunu yakarak karnına iniyordu Suna'nın. Gözleri karardı.

Yeniden kendine geldiğinde, adam iki eliyle onun yüzünü okşuyordu. Elleri kocamandı. Yüzünün bir kaç santim uzağındaki o kapkara kıllı siki, hala kocamandı. Tanrım, sertliğinden hiç bir şey kaybetmemişti adamın siki. Gözlerini çevirdiğinde, biraz önce onu seyrederek otuzbir çeken ve bellerini memesine, yüzüne fışkırtan adamın gitmiş olduğunu gördü. Sonra adamın ona alçak sesle bir şeyler söylediğini farketti. Sesi o kadar alçaktı ki, ne dediğini anlayamamıştı Suna.

"Duymuyorum..." diye fısıldadı zenciye.

"Seni sikmek istiyorum..." dedi o da, biraz öne eğilerek.

Neredeyse yine beli gelecekti Suna'nın. Tanrım bunu o da istiyordu. Hem delicesine. Ama hala korkuyordu. Adamın sikinin büyüklüğünden korkuyordu.

"Ohhhh sikin çok büyük..." dedi mırıldanarak.

"Onu senin içine sokmak istiyorum..."

"Girmez... Öyle büyük ki girmez... Eğer onu amıma sokarsan, parçalarsın beni... Ohhhhh parçalanırım..."

"Sen de istiyorsun, biliyorum..."

"Ohhhh amımı parçalarsın sen... Ahhhh sen..."

Ona itiraz ederken bile sanki evet dediğinin, sözleriyle adamı daha da tahrik ettiğinin bilincindeydi Suna. Üstelik onun pek itiraz dinlemeyeceğini de anlamıştı. İri elleriyle onu kollarından yakalayıp kaldırdığında ise hiç itiraz etmedi zaten. Kendini bir anda adamın kucağında buldu sonra. Yüzü ona dönüktü. Tıpkı ata biner gibi oturmuştu kucağına. Adam o kocaman sikini dibinden tutarak karnına yasladı Suna'nın. Dev bir mantara benzeyen başı, göbeğinin biraz üstüne kadar geliyordu.

"Ohhhh imkanı yok girmez..." diye mırıldandı Suna, "Alamam onu içime... Ahhhh tanrım, ne kadar büyük... Ahhhh ne kadar güzel sikin..."

Yine aynı şeyi yapıyordu işte. Bir taraftan "girmez" derken, bir taraftan da onu içine alabilmek için delirdiğini belli ediyordu sözleriyle. Adam pençe gibi elleriyle onu belinden tutup kaldırdığında, bayılacak gibi hissetti kendini. Sonra o kocaman sikin mantar gibi başını amının dudaklarında hissetti. Tüm vücudu elektrik akımına çarpılmış gibi titremeye başlamıştı yine. Dizlerini adamın iki yanında koltuğa sıkı sıkı dayayıp, kendini dengelemeye çalıştı. Bir kez daha geliyordu beli. İçinden akan sular, o kocaman siki ıslatıyordu. Kalçaları ileri geri oynamaya başlamıştı. Kontrol bile edemediği bu hareketler nedeniyle, o kocaman sikin amına girmeye başladığını farkettiğinde ise çıldırıyordu. Ah tanrım, giriyordu içine. O akıl almaz büyüklükteki kapkara kıllı sik, içine giriyordu. Artık peşpeşe belini getirmeye başlamıştı. Kalçaları iyice kontrolden çıkmıştı. Adamın siki, santim santim kayıyordu amının içine. Küçücük amı alabildiğine açılıyor ve bu koskoca siki, olanca kalınlığıyla içine alıyordu.

Sonunda onun rahminin ağzına dayandığını hissetti Suna. Tanrım, içi sikle dolmuş gibiydi. Kol gibi bir sik girmişti içine. Onun dev bir mantara benzeyen başı, rahmine bastırıyordu. Başını eğip aşağıya, kasıklarına baktı ve içi titreyerek, o muhteşem erkeklik abidesinin yarısına yakın kısmının hala dışarda olduğunu gördü. Adam iki eliyle çıplak kalçalarını avuçlamış, memelerini yalıyordu. Otuzbir çeken adamın bellerini biraz önce memesine fışkırttığı aklına geldiğinde iyice çıldırdı Suna. Manyak bir şeydi bu. Kıçının o başdöndürücü yuvarlakları, adamın elleri altında mıncık mıncık yoğruluyor, eziliyordu.

mofilius
mofilius
63 Followers
12