Bir Istanbul Gecesi

PUBLIC BETA

Note: You can change font size, font face, and turn on dark mode by clicking the "A" icon tab in the Story Info Box.

You can temporarily switch back to a Classic Literotica® experience during our ongoing public Beta testing. Please consider leaving feedback on issues you experience or suggest improvements.

Click here

- "Ne duruyorsun..?" dedi Şule sürücüye, "Burda böyle bekleyecek değiliz ya..."

-"Nereye gidelim...?" diye sordu sürücü, bozuk bir Türkçe'yle.

- "Önemi yok... Söylemiştim ya... Nereye gidersen git."

Araba yavaş yavaş hareket etti. Bu iki Kürt delikanlısının ne olup bittiğini tam anlayamadığı açıkça belliydi. Bu gidişle, anlayabilecekleri de yok gibi görünüyordu. Koltukta karımın yanında oturan genç oğlan da, sürücü de, Şule'nin bacaklarının içine düşmüş gibiydiler. Bereket ki, cadde boştu ve son derece yavaş gidiyorduk. Çünkü sürücünün yola filan baktığı yoktu neredeyse. Karım bu iki Kürt'ü, bir anda esir almıştı sanki. İstediğini elde edeceğinden, kendini bu heriflere doya doya siktireceğinden emin olmuştum ben de. Gerginliğim yavaş yavaş geçmeye başlamıştı. Üstelik, hedefi tam onikiden vurmuştuk galiba. Öyle ya, karım için onu bağırta bağırta sikecek, abazan tipler arayarak çıkmamış mıydık sokağa. Göründüğü kadarıyla, aradığımızın katmerlisini bulmuştuk.

Sol elimi arkadan götürüp, karımın kıçının altına sokmaya çalıştım. Hafifçe kımıldanarak, bana kolaylık sağladı o da. Parmaklarım bir anda, ateş gibi yanmakta olan ve vıcık vıcık ıslanıp, alabildiğine kayganlaşmış amına ulaşıverdi. Orta parmağımı yavaşça içine soktum. Birden beli büküldü karımın. Aynı anda baş parmağım da bir türlü kendini toplayıp kapanamamış olan göt deliğini buluverdi. Gece boyunca içine iki sik alıp içlerindeki tohumları emip boşaltan o baştan çıkarıcı göt, parmağımı sanki içine çekti yine.

- "Ohhhhh..." diye inledi Şule.

Kürtler'in, karımın ağzından çıkan bu inlemeyle sarsıldıklarını farkettim. Ama hala tam gevşeyememişti ikisi de. Yine de, akıllarını başlarından almakta olan bu güzel kadının, neden böyle inlediğini anlamaya çalıştıkları belliydi. Onlara karım yardımcı oldu.

- "Biliyor musunuz, kocamın bir parmağı amımda, bir parmağı götümde..." diyiverdi birden ve sonra da devam etti, "Aslında onların yerinde sikler olsun istiyorum... Sizin sikleriniz olsun istiyorum... Biriniz amımdan, biriniz götümden sikin beni istiyorum... Ohhhh, çok istiyorum hem de..."

Bu sözler, Kürtler'in aklını başından almış olmalıydı. Ama hala, ikisinden de bir hareket gelmiyordu.

- "Hadi biran önce sakin bir yere götür bizi..." dedi karım sürücüye, "Hemen gidelim n'olur... Arabaya bindiğimden beri ikiniz de gözlerinizle sikiyorsunuz beni, ama bu yetmiyor bana... Siklerinizi içime istiyorum... Ağzıma, amıma, götüme istiyorum onları..."

Sonra da elini götürüp, yanında oturmakta olan oğlanın kazık gibi olmuş sikini, pantolonunun üstünden avuçlayıverdi.

- "Ohhhh ne güzel kalkmış... Tam istediğim gibi, kocaman olmuş sikin... Arkadaşının ki de öyle bak... Ohhhh çok hoşuma gidiyor bu... Taş gibi iki sik... İkiniz de abazansınız değil mi..? Ohhhh taşaklarınız bel doludur şimdi... Son damlasına kadar hepsini istiyorum o bellerin... Ohhhh hadi çabuk gidelim n'olur... Biran önce istiyorum siklerinizi... Biran önce sikin beni hadi... Ohhhhh..."

Bu arada telaşlı parmaklarla yanındaki oğlanın pantolonunun önünü çözmekle meşguldü Şule. Bir taraftan da, kalçaları elimin üstünde sürekli hareket edip çalkalanıyordu. Amıyla götü, içindeki parmaklarımı koparmak istermiş gibiydiler.

- "Ohhhh çok güzel..." diye inledi, oğlanın sikini tümüyle dışarı çıkarmayı başardığında, "Sikin çok güzel yavrum..."

Hafiçe eğilip karımın elindekine baktım. En az Hakkı'nınki kadar büyüktü oğlanın siki. Bir nabız gibi attığını, ben bile görebiliyordum. Şule'nin parmakları onu tam ortadan kavramış, sıvazlıyordu. Birden patlayıverdi oğlan. Gerçekten de, alabildiğine abazan olmalıydı. Bu kadarı yetmişti ona. Kalın, kıvamlı belleri öyle bir fışkırdı ki sikinin başındaki küçük delikten, ilk salvo tavana yapıştı. İkinci salvonun hızı biraz daha azdı tabii. Ama o da, ön cama gitti.

O kadar beklenmedik ve çabuk olmuştu ki bu, karım da şaşırmıştı galiba. Gerçekten de oğlanın taşakları, tepeleme bel dolu olmalıydı. Üçüncü salvo havada küçük bir kavis çizip Şule'nin bacaklarına geldi. Bu da yetti ona. Birden titremeye başladığını hissettim. Götü, içindeki başparmağımı inanılmaz bir güçle sıktı. Sonra da, gevşeyip açılmaya başladı. Beli geliyordu onun da. Gece başladığından beri, bu kaçıncı kez olmuştu, artık ben de hesabını şaşırmıştım. Acaba bu sefer biraz durulacak mıydı, tüm merak ettiğim buydu. Aslında durulmasını istediğim falan da yoktu tabii. Çünkü ben de pek iyi durumda sayılmazdım. Olup bitenler yüzünden, sikim inmek bilmiyordu. Şimdi de öyleydi işte. Son derece tahrik olmuştum yine. Sikim adeta zonkluyordu.

Şule merakımı çabuk giderdi. Elini, oğlanın hala hafif hafif bel fışkırtmakta olan sikinden çekip ileri uzattığını ve bu sefer de sürücünün pantolonun önünü bir çadır gibi kabartmış olan sikini avuçladığını gördüm.

- "Ohhhh bu daha da büyükmüş..." diye mırıldandı "Bayılırım büyük siklere biliyor musun...?"

Usta parmakları, bir taraftan da adamın pantolon fermuarını indirmekle maşguldü bu arada.

- "Offf sevgilim şuna bak..." dedi sonra, "Offf seyrederken belim gelicek neredeyse..."

Gerçekten de elindeki, şimdiye kadar görmediğim büyüklükteydi. Dibinden sımsıkı kavramıştı karımın parmakları. Ondan sonra da, normalin çok üstünde, kocaman bir sik büyüklüğünde bir kısım açıkta duruyordu. Birden beklenmedik bir şey oldu ve sürücü fışkırtmaya başladı. Bu daha da abazan olmalıydı. Çünkü Şule daha okşamaya bile başlamamıştı sikini. Yalnızca tutmuştu, o kadar. Üstelik öylesine bol, öylesine sert ve öylesine şiddetli fışkırtıyordu ki, sanki her yerde beller uçuşuyor gibi olmuştu. Tabii, bütün bu olup bitenler, karımın çıldırmasına neden olmuştu yine. Çığlığa benzer bir inlemeyle, tekrar belini getirmeye başladığını farkettim. Bu sefer durulması epeyce zaman aldı. Ama yine de hareketsiz kalmaya razı değeldi anlaşıldığı kadarıyla. Çünkü hem Kürtler'i, hem de beni çıldırtacak şeyler yapmayı sürdürüyordu. Önce sol elini sürücünün sikinden çekip baktı. Parmaklarının üstüne, beyaza yakın bir koyuluktaki beller bulaşmıştı. Gözlerini gözlerime dikip, parmaklarını yalamaya, teker teker ağzına sokup emmeye başladığında, neredeyse belim gelecekti benim de. Sonra öbür eliyle de, yanındaki oğlanın bacaklarına fışkırttığı bellerini sıyırmaya, onları da parmaklarından yalamaya başladı.

Bu arada araba da iyice hızlanmıştı. Sürücü sonunda, yapacağı en akıllı işin biran önce sakin bir yer bulmak olduğunu anlamışa benziyordu. Böyle bir yere hızla ulaşmak sonra da akıl almaz işler yapan ve sik yemek için çıldırmakta olduğu açıkça belli olan bu kadını altına almaktan başka bir şey düşünmüyor olmalıydı.

İkisinin de sikleri, hala dışardaydı bu arada. Şule'nin zevkten dumanlanmış gözleri, büyük bir açlıkla, en ufak bir inme belirtisi bile göstermeyen iki kocaman Kürt sikini içiyordu sanki. Parmaklarını emmeyi de bırakmamıştı.

- "Ohhh ikinizin de tadı, birbirinden güzel... Üstelik ne kadar da koyu belleriniz... Taşaklarınızda birikmiş bellerin hepsini istiyorum... İçlerinizi boşaltmak istiyorum... Ohhhh amımı, götümü sikip, tohumlarınızı içime fışkırtın istiyorum... Ama en önce, birer birer ağzımı sikin, olur mu..? Bellerinizi, damla kaçırmadan mideme doldurun önce... Sonra biriniz amımı, biriniz götümü sikin... İçinizde hiç bel kalmayana kadar sikin beni istiyorum... Ohhhh hadi çabuk n'olur... Ohhhhh.... Ohhhhhhh..."

Sürücü arabayı artık, neredeyse iki tekerlek üstüne kalkacak bir hızla kullanıyordu. Anladığım kadarıyla, Belgrat Ormanları'na gidiyorduk. Ağaçların arasından kıvrıla kıvrıla giden bir yola girmiştik. Oldukça da bozuktu yol. Bu nedenle araba sıçrıyor, sarsılıyordu. Artık elimi hareket ettirmeme, parmaklarımı Şule'nin amıyla götünde oynatmama da gerek kalmamıştı. Onun da bu durumdan son derece memnun olduğunu görebiliyordum. Şimdi yüzünü bana çevirmiş, gözlerimin içine bakıyordu.

- "Gördün mü sevgilim, ne güzel sikler bulduk işte..." diye fısıldadı sonra, "Tıka basa bel dolu, birbirinden büyük iki sik bulduk işte... Az sonra sikecekler beni, biliyorsun değil mi..? Ohhh, hem de kimbilir nasıl sikecekler...? Senin önünde sikecekler beni... Yanıbaşında sikecekler karını... Hoşuna gidecek değil mi..? Hoşuna gidecek değil mi, karının aynı anda ham amından, hem götünden sikilmesi...? Ohhhh sikler girecek içime sevgilim... Hem amıma, hem götüme... Aynı anda... Ahhh bir bilebilsen bunun ne kadar büyük bir zevk olduğunu... Ohhhh deli olucam şimdi... Düşündükçe deli oluyorum sevgilim... Ohhhhh.... Immmmhhhhh..."

Sonra birden durdu araba. Gözlerimi karımın gözlerinden koparıp, çevreye bakındım. Ağaçların arasına giren daracak bir yolu sonuna kadar gitmiş ve dört bir taraftan ağaçlarla çevrili küçük bir meydana gelip durmuştuk. Sürücü, hızla indi aşağı ve arabanın önünden dolaşıp, arka tarafın kapısını açtı. O kadar acele ediyordu ve o kadar heyecanlıydı ki, sikini pantolonuna bile sokmamıştı. İşte beklenen an gelmişti. Elimi yavaşça çekip, parmaklarımı, karımın amıyla götünden çıkardım. Bundan hiç mutlu olmamıştı tabii. Sonra kapıyı açıp ben de indim aşağı. Arkamdan da Şule ve öteki Kürt oğlan geldiler. Onun da siki hala dışardaydı.

Panel-van'ın arka tarafı, bir kaç katlanmış karton kutu dışında boştu. Önce sürücü daldı içeri. Kutuları yere yayıp, üstünde sikişilebilecek bir yer hazırlamaya koyuldu hemen. Karım ise sırtını bana yaslamış ve bir eliyle genç oğlanın sikine sımsıkı yapışmıştı. Sonra hepimiz içeri geçtik. Sürücü kapıyı içerden kapattı. Bereket versin ki, bunu yapmadan önce, tavandaki lambayı yakmıştı. Yoksa zifiri karanlık olacaktı içerisi. Şimdi dördümüz de ayakta duruyorduk. Şule, genç oğlanın sikini hala bırakmamıştı elinden.

- "Önce o..." dedi sürücüye dönerek, "Önce onun sikini istiyorum ağzıma..."

Sonra da cevap bile beklemeden, oğlanın önünde çömeldi. Şimdi o kocaman siki dibinden kavramış, hayran gözlerle seyrediyordu. Sürücü ve ben, onun oğlana hafifçe sokuluşunu, dudaklarının aralanıp dilinin dışarı çıkışını ve uzanıp elindeki sikin bir mantar gibi şişmiş başını hafif hafif yalamaya başlayışını, büyülenmiş gibi seyrediyorduk. Birden güçlü bir homurtu çıktı oğlanın ağzından. Aynı anda da beli fışkırmaya başlayıverdi. Halbuki karım daha ağzına bile almamıştı sikini. Tanrım, gerçekten de alabildiğine abazan olmalıydı oğlan. Taşakları gerçekten de tepeleme bel doluydu her halde. Durmadan fışkıran belleri Şule'nin yüzüne, saçlarına, boynuna, her yerine geliyordu. Bunu karım da beklemiyordu galiba. Ama yakıcı erkeklik sıvılarının temasıyla çıldırıvermişti birden. Ağzından inlemeler kaçırarak, belini getiriyordu o da.

İkisi de, aynı anda duruldular. Şule hala oğlanın sikini bırakmamıştı elinden. Ağzının kocaman açıldığını ve o güzelim dudaklarının elindeki hala kazık gibi sert sikin başına kapandığını, büyülenmiş gibi seyrettim. Sonra başı hareketlendi karımın. Şimdi o kocaman siki ağzına sokup çıkarıyordu. İki eliyle birden oğlanın kalçalarına yapışmıştı.

Genç Kürt'ün, böyle bir şeyi ilk kez yaşadığından emindim. Zevkten uçmuş olduğunu görebiliyordum. Yüzüne, hayvansı bir ifade gelmişti. Üstelik bir haylı da çabuk öğreniyordu kerata. Artık iki eliyle karımı omuzlarından kavramış, kalçalarını ileri geri hareket ettirerek, onu ağzından düpedüz sikmeye başlamıştı. Giderek de hızlanıyordu hareketleri.

Bu arada, hemen yanıbaşımda bir hareketlilik sezerek, gözlerimi, zorla da olsa, önümdeki çıldırtıcı manzaradan koparmayı başardım. Öteki Kürt, sırasını beklemekte zorlanıyordu anlaşıldığı kadarıyla. Haksız da sayılmazdı. Birlikte seyretmekte olduğumuz manzara öylesine tahrik edici, öylesine baştan çıkarıcıydı ki, başka türlü davranamazdı insan zaten. Sağ eliyle sikini kavramış, hafif hafif otuzbir çekiyordu. Gerçeği söylemek gerekirse, sikinin büyüklüğü ürkütücüydü. Şimdi karımın ağzını sikmekte olan oğlanın siki de, tıpkı Hakkı'nınki gibi kocamandı ama, bu herifinkinin yanında küçük kalıyordu. En azından 25 santim filan olmalıydı. Üstelik alabildiğine de kalındı. İyice şişmiş kafası daha da kocamandı ve şimdi mosmor kesilmişti.

Oldukça sokulmuştu herif, karımla arkadaşına. Elinin hareketleri de, gittikçe hızlanıyordu. Doğal olarak bu, Şule'nin de dikkatini çekmişti. Gözlerini açıp önce yüzünden biraz uzakta olan sike baktığını sonra da bakışlarını adamın yüzüne çevirdiğini gördüm. Artık dudakları ağzına girip çıkmakta olan Kürt sikinin çevresine sımsıkı kapanmış, şehvetten alev alev yanan gözlerle, hemen yanıbaşındaki başka ve çok daha büyük bir siki seyrediyordu.

Herkes kendini müthiş bir sikiş atmosferine kaptırmış görünüyordu. Karım, aradığından da fazlasını bulmuş olmaktan mutluydu anladığım kadarıyla. Hakkı'nın evinden ayrılırken tüm isteği yeni sikler bulmaktı ve işte biri kocaman, öbürü devasa iki sik birden bulmuştu. Hem de alabildiğine yabani, alabildiğine dolu iki sik. Kürtler de, kendilerini bir rüya aleminde sanıyor olmalıydılar. Sabaha karşı, kim bilir ne işe gitmek için yola çıkmışlar ve sike doymayan bir afetle, baktıkça insanın sikini kaldıran müthiş bir kadınla karşılaşmışlardı. Benim durumum ise başka bir alemdi. Öylesine müthiş bir gece yaşıyordum ki, kendime bile anlatmakta zorlanıyordum. Önce Hakkı'nın karımı afrodizyakla azdırışını, karşısına geçip ona sikini göstererek tahrik edişini, kaşla göz arasında barın arkasında yakalayıp amına parmağını sokuşunu, sonra da, önce kendisinin, peşinden Can'ın ve sonunda da ikisinin birden onu amından götünden sikmelerini seyretmiştim. Bütün bu olup bitenler beni kızdıracağına alabildiğine tahrik etmiş, sonunda elime geçirdiğimde de, Şule'yi hırsla sikmeme neden olmuştu. Peşinden her şeyi açık açık konuşmuştuk karımla ve bu yetmiyormuş gibi, ona yeni sikler bulmak amacıyla kendimizi sokağa atmıştık. İşte şimdi de, iki yeni sikle, iki yabani ve abazan Kürt'le oynaşmasını seyrediyordum karımın. Sikim çatlayacak gibi şişmişti yine. Biraz rahatlamak için pantolonumun fermuarını indirdim ve sikimi dışarı çıkardım ben de.

Manzara müthişti ve bunun gerçek zevkini çıkaran da bendim. Karımın ağzını sikmekte olan genç Kürt oğlan, kendinden geçmiş gibiydi. Hareketleri iyice hızlanmıştı ve bir kere daha belini getirip, tohumlarını bu sefer karımın gırtlağına fışkırtmasına çok az bir zaman kaldığı belliydi. Sonra Şule ellerini bir an için oğlanın kalçalarından çekip kendi omuzlarına getirdi ve giysisinin askılarını düşürdü. Şimdi o güzelim memeleri de çıkmıştı meydana ve bunun en büyük etkisi de, yanıbaşında otuzbir çekmekte olan Kürt sürücünün üzerinde olmuşa benziyordu. Herifin gözlerindeki hayvani bakışlar daha şiddetlenmiş gibiydi sanki. Sonra karımın bir eli yeniden önünde, sikini hırsla ağzına sokup çıkartmakta olan genç oğlanın kalçasına gidip, bir pençe gibi kavradı. Öbür eli ise, yanıbaşındaki o devasa sike uzandı. Onu sımsıkı yakalayıp, kendine doğru çektiğini gördüm. Şimdi çok yakınındaydı öbür herif de. Siki neredeyse karımın yüzüne, boynuna değmek üzereydi. Şule'nin parmakları zorlukla kavradığı siki okşamaya, ileri geri sıvazlamaya başlamıştı bile bu arada. Dananın kuyruğunun kopmak üzere olduğunu görebiliyordum.

İlk patlayan sürücü oldu. Bellerini, karımın boynuna, yüzüne ve çıplak memelerine fışkırtıyordu. Ardı arkası gelmeyen, tükenmek bilmeyen salvolar halinde fışkırıyordu tohumları. Şule'nin vücudu da titremeye başlamıştı yine. Beli gelmek üzereydi onun da. Ama ağzını sikmekte olan genç Kürt oğlan daha çabuk davrandı. Kalçalarını birden hırsla ileriye ittiğini ve kocaman sikinin neredeyse tamamını karımın ağzına soktuğunu gördüm. Derin derin soluyordu. Tanrım, Şule'nin istediği olmuştu işte. Oğlan, tohumlarını gırtlağının dibinde fışkırtıyor ve onun zevkten çıldırmasına neden oluyordu. Gırtlağı sürekli oynuyordu karımın. Adeta hırsla yutmaya çalışıyordu oğlanın bellerini. Bu arada tüm vücudu da dalga dalgaydı. Burnundan çıkan inlemeler, ne kadar çok zevk aldığının, ne kadar yükseklere uçtuğunun kanıtı gibiydi. Bir kere daha getiriyordu belini. Sonra birden duruldular.

Daha doğrusu, ben öyle sandım herhalde. Durulur gibi olanlar, yalnızca iki Kürt'tü. Karım ise genç oğlanın sikini ağzından çıkarırmasıyla birlikte hafiçe yan dönmüş ve dudaklarını, hala elinden bırakmamış olduğu sürücünün sikinin üstüne kapamıştı bile. Başı anında hareketlenmiş, ileri geri oynamaya başlamıştı. O devasa Kürt siki, şimdi girebildiği kadarıyla karımın ağzına giriyor, çıkıyor, tekrar giriyordu. Herifin belini bir daha getirip, tohumlarını yutmakta kararlıydı Şule. Anladığım kadarıyla, Kürtler'in önce tüm abazanlığını almak istiyordu. Sonra da sıra, ikisine birden kendini siktirmeye gelecekti. Aynı anda. Hem amından, hem götünden.

Bu abazanlığı almak konusunda gerçekten başarılı olacağından ise pek emin değildim doğrusu. Zira genç oğlan, arabaya bindiğimizden bu yana tam üç kez getirmişti belini ama, şimdi karımın yanında, siki yine dimdik ve taş gibi sert duruyor, arkadaşının onu ağzından sikişini, şehvetten pırıl pırıl parlayan gözlerle seyrediyordu. Tanrım, gerçekten de oğlanın karnının içi, tıkabasa bel dolu olmalıydı.

Ben bunları düşünürken, Şule'nin ağzını sikmekte olan devasa sikli sürücünün ağzından derin bir homurtu kaçırdığını duydum. O da bu sefer gırtlağına fışkırtıyordu karımın. Öylesine ayı gibiydi ki herif, şehvet inlemeleri bile hayvancaydı. Şimdi belini getirirken, iki eliyle karımın başını sımsıkı yakalamış, sikini sokabildiği kadarıyla ağzına sokmuş, kalçaları sarsılıyordu. Gözleri geri devrilmişti. Acaba şimdiye kadar hiç böyle bir şey yaşamış mıydı bu ayı?

Tabii bu arada karım da getiriyordu yine. Yanakları alabildiğine içeri çökmüş, ağzındaki o akılalmaz büyüklükteki siki emiyor, içindeki belleri son damlasına kadar boşaltmaya çalışıyordu. Kalçalarının kıvrandığını görebiliyordum. Tanrım, bu haliyle öylesine tahrik edici, öylesine sik kaldırıcıydı ki.

Sonra yine duruldular. Kısacık bir süre için tabii. İki Kürt, biraz şaşkın bir halde, karıma, bana ve birbirlerine bakıyorlardı. Ama Şule, zaman harcamak niyetinde değildi.

- "Hadi soyunun..." dedi heriflere.

Ama onlar kımıldamadılar bile. Birbirlerine bakıyorlardı yalnızca.

- "Böyle iyi..." dedi sonra sürücü o bozuk Türkçe'siyle.

Onların birbirlerinden çekindiklerini, birbirlerine götlerini gösteremeyeceklerini anlamıştım hemen. Eh, doğup büyüdükleri yeri gözönüne alınca, bunun normal karşılamak gerekirdi tabii. Şaşılacak bir şeydi ama, galiba karım da anlamıştı bunu.

- "O zaman gel böyle yere uzan bakayım..." dedi genç oğlana.

Ses çıkarmadan söyleneni yaptı o da. Şimdi yerdeki kartonların üstünde sırtüstü yatıyordu ve siki bir yay gibi kıvrık, taş kadar sert ve alabildiğine kocaman, havaya dikilmiş duruyordu. Şule elini uzatıp onu en dibinden kavradığında, vücudu yine titredi.

- "Ohhh sikin çok güzel..." dedi karım, "Şimdi onu götüme alacağım... O kocaman sikinin üstüne oturup, onu götümün içine alacağım.... Çünkü götüm sik yemek için çıldırıyor, anladın mı...? Sik istiyor götüm..."

Sonra eteklerini tutup beline kadar sıvadı. O başdöndürücü kalçaları, şimdi olduğu gibi meydana çıkmıştı. Ben de sürücü de, başka bir tarafa bakamaz olmuştuk birden. Gözlerimizin önündeki bu manzara yetmiyormuş gibi, Şule bir de tutup sağ elini arkadan kalçalarının arasına götürdü ve orta parmağıyla, götünün deliğiyle oynamaya başladı.

- "Offff ne güzel olmuş götüm... Tam sikilecek hale gelmiş... Ohhhhhhh.... Offff tam sikilecek hale gelmiş götüm..."

Bu kadarı da biraz fazlaydı doğrusu. Neredeyse belim gelecekti benim de. Bir taraftan kendimi tutmaya çalıyor, bir taraftan da, büyük bir tutkuyla beklediğim sikişin başlaması için sabırsızlanıyordum. Sonunda karım hareketlendi ve sırtını dönerek, yerde yatmakta olan oğlanın üstüne çıktı. Ayaklarını, onun iki tarafında yere basmıştı. Bir elini uzatıp, az sonra içine alacağı siki, yeniden kavradı ve kalçaları onun artık mosmor kesilmiş kocaman başına doğru alçalmaya başladılar. Göt deliğinin hedefine ulaştığını, Kürt oğlanın sikinin başının o iyice gevşemiş ve vıcık vıcık kaygan deliğe değdiğini, Şule'nin vücudunun titremesinden anladım. Biraz daha oturdu sonra sikin üstüne. Yüzü birden gerildi. Ağzı alabildiğine açıldı ve derin bir inleme çıktı ağzından.