Tazelik

Story Info
Genç sevgili, romantik , erotik
1k words
4
1.6k
0

Part 1 of the 2 part series

Updated 06/10/2023
Created 03/08/2022
Share this Story

Font Size

Default Font Size

Font Spacing

Default Font Spacing

Font Face

Default Font Face

Reading Theme

Default Theme (White)
You need to Log In or Sign Up to have your customization saved in your Literotica profile.
PUBLIC BETA

Note: You can change font size, font face, and turn on dark mode by clicking the "A" icon tab in the Story Info Box.

You can temporarily switch back to a Classic Literotica® experience during our ongoing public Beta testing. Please consider leaving feedback on issues you experience or suggest improvements.

Click here

Sıcaktı, beş harflik bir kelime ile ısıtıvermişti ortalığı; hani şöyle kibriti çakıp atarsın bir anda ateş alır etraf, hazırdır zira. Çakı bulmuş çocuk gibi sevinmiştim ya neyse. Henüz yaşının başını almışlığı yoktu, söylediğine göre daha yirmili yaşlarının başındaydı ama fazlasını yaşıyordu. Oysa daha çok vakti vardı; yine de yaşının heyecanı ile bir an önce olsun diye koşuyordu koşmasına da; çok farklı ve güvensiz kıyılarda nefes tüketiyordu. Ancak göz ucuyla bakabiliyordum yolculuğuna; korkuyla biraz da bencilce, belki şeytani ve ahlaksız bir heyecanla.

Bir heves, henüz alışmamış incecik kalem bacaklarına yüksek topuklu geçirirler ya ayağa yeni kalkan tayların sarsaklığı ile ama yine de özgüven ile kadın oluşu vardır; ilk adımlarıyla işte öyleydi sanırım. Koşar adım kadın olmaya gidiyordu ve onu durduracak bir tane daha noktalı virgülüm kalmamıştı. Uzun yıllardır ayrı kaldığım sigara yanımdaki komodinin üzerinde kül tablasında kendince tütüyordu, içtiğimden de içeceğimden de değil ama öylesine yakmıştım. Ben de yatağın başlığına dayanmış tütüyordum onunla birlikte.

Neredeyse yarısından fazlası yerde olan ama örttüğü bedenden ayrılmamak için değdiği yerlere sıkı sıkıya yapışmış atlas şilte, sol yanı üzerine yatan bu güzelliğin omuzundan sırtını açıkta bırakarak aşağı doğru iniyor, yatağın içine sokulup, o güzel kalçasının bir tanesine uğramadan kıvrılıp; bacaklarından aşağı doğru yine ayaklarını ve bileklerinin üst kısmını örtmeden yere doğru dökülüyordu. Dışarıdan gelen ışık beyaz atlasın üzerine vurdukça maviye çalıyor, ayrılmak istemediği tenin pürüzsüz pembeliğini karanlığın kontrastı ile denizcilere yol gösteren ışık gibi ortaya çıkartıyordu. Teni pes pembeydi, pembe daha ne kadar güzel ve taze olurdu cevap bulamıyordum. Nasıl açıklanabilirdi bilmiyorum. Kendimi tutamamış, bozmak istemediğim bu güzelliğin, boynundan kalçasına vadi gibi inen narin omurgasının izinde parmaklarımı esen rüzgârı kıskandırırcasına dolaştırmıştım. Dokunuşlarım bedenini ürpertince elimi hemen çekiverdim. Açık pencereden gelen esinti teninde ufak ufak kabartılar ile iz bırakmıştı, şilteyi çekip üstünü örtmeyi düşündüm ama pencereyi kapamak daha doğru bir seçim olacaktı. Usulca kalkıp pencereyi kapadım yatağa geçtim, tüm doğallığı ile korkulardan uzak ve savunmasız halini seyrettiğim bu canlı tablonun kompozisyonunun bozulmaması için aynı şekilde usulca yerime geçtim ama her zamanki beceriksizliğimle lanet gece lambasına çarpınca ne tablo kalmıştı ne manzara.

İrkildi. Biraz korkarak uyandı, sonra merakla başını kaldırıp arandı arkasına dönüp beni görünce gözlerime baktı uyku mahmurluğu ile gülümsedi; yavaşça gerinerek döndü narin kollarını belime doladı başını karnımın üstüne koyup iyice sokulup yine huzur dolu uykusuna geri döndü. Zavallı şilte o güzel tenden mahrum kalmış, yatağın kenarında son bir gayret asılı duruyordu, hiç üzülmemiştim şiltenin durumuna; zira artık gül pembesi ten çırılçıplak koynuma sokulmuştu. Yine selamı gibi, yine beş harfli bir kelime ile ısıtıyordu beni. Muhtemelen bir başkası gücü yettiğince bu güzel kadının uyumasına asla müsaade etmez yorgunluktan bayılana kadar sevişirdi. Ben de bunu yapmak istiyordum ama gecenin karanlığı, ışıkların yaramazlıkları ve çimen tazeliğindeki kokusu beni engelliyor çok daha öte hazların olduğunu; onu seyretmeyi, nefesinin sesini dinlemeyi, gözlerimi rahat rahat arsızca üzerinde dolaştırmayı fısıldıyordu bana.

Kolları belimde, başı hemen karnımla kasıklarımın üzerinde, sağ göğsünün üzerine hafif yan yatmış şekilde sokulmuştu, memeleri bacaklarımın üst kısmına yapışmış sonra aşağı doğru hafifçe ayrılarak ve biraz çapraz olarak bedenini yerleştirmişti. Üstte kalan sol bacağını karnına doğru çekmiş diğerini düzgünce uzatmış; sırtı ile bacakları arasında kalan bölgede kalçalarını iki güzel tepecik olarak bırakmıştı. Kalçasının kıvrımları belinde öyle güzel son buluyordu ki, elimi tepenin eteklerinde dolaştırıp yukarı doğru tırmanmaktan kendimi alamamıştım, ipek gibi tenin üzerinde ellerimi usulca yukarı aşağı dolaştırıyordum, tenini sevmesi çok güzeldi, odanın serinliğinde ve sakinliğinde kor sıcaklığını kaybetmiş ılık ve pürüzsüzdü. Uyumadığından emindim seyredilmek veya seyrettirmek istiyordu ya da özenilmek istiyordu. Tenini sevmesi güzeldi gerçekten, yumuşaklığını hissetmek ve onu keşfetmek.

Güzel sevdiriyordu. Gerçekten bu tadı daha yeni fark ediyordum, kulağıma gelen fısıltılara minnettar kalmıştım, bu anların öncesinde geçen 2 saatte, evet öncesinde geçen 2 saat? Neler olmuştu? Kafamın içi bomboştu ne yaşamıştık 2 saattir hatırlamam lazımdı unutmadan!! Dışarıda buluştuğumuzu hatırlıyorum, korktuğumu ve bana doğru geldikçe başlayan heyecanımı nasıl bastıracağımı düşünüyordum. O da, artık yüksek topuklu ayakkabıların üzerinde çok vakit geçirmişçesine bir güvenle gelmişti ama yine de elini uzatırken, masaya otururken saklamaya çalıştığı endişeli düşüncelerini ele veriyordu. Masadan nasıl kalktık, eve nasıl geldik, odaya nasıl geçtik, hala içimi titreten sevişmeyi nasıl başladık nasıl bitirdik?!! "kahrolası kafan nerelerdeydi!!" diye düşündüm. Biraz zorladıkça hükmeden hali ile beni öpüşü gözlerimin önüne geldi, sonra memelerini öpmem için bana sunması "öp " demesi, hala hata yapmaktan korkan ellerimi tutup kalçalarına indirmesi anlık kareler olarak belirmeye başlamıştı; daha fazlası da geliyordu artık gözümün önüne. Ellerim artık sırtında kalçasında, yanaklarında dolaşmaya başlamıştı, tam da istediğim gibi arsız arsız seyrediyordum onu .

Flashbackler kafamda çaktıkça ellerim dolaşmaya değil okşamaya avuçlamaya başlamıştı tazecik bedeni. Ama o hala uyuyordu!? İyice hatırlamaya başlamıştım memelerinden nasıl aşağılara indiğimi, tepeden tırnağa dilimin dudaklarımın değmedik yer bırakmadığını, yatağa yatırıp bacaklarının arasında kayboluşumu; titrek elleri ile başımı orada tutmam için bastırışını, kadınlığının tadına bakışımı; dilimin, parmaklarımın ucundaki bedenin, yol bulmuşçasına dokunduğum yerlerden ruhuma işleyişini. Sanki ilk kez yapıyormuşum gibi bacaklarının, kalçasının, belinin kıvranışlarının dalga dalga beni sürüklemesini, yitip giden hafızamda tekrar tekrar yaşıyordum.

Hatırladıkça ilk andaki heyecanım ve titremelerin geri geliyordu yavaş yavaş ama bu sadece bende olmuyordu sanırım. Hatırladıkça yeniden sertleşmiş ve dudaklarının dibine gelmiştim. Elini belimden çekmiş organımın üzerine koymuş küçük dil darbeleri ve öpücükler ile oynamaya başlamıştı. Ona daha fazla erişebilmek için dik hale gelmiştim, hala aynı durumdaydık, sadece kalçalarını biraz daha bana çekmiştim, başı da hala olduğu yerdeydi. Ellerim hep kalçasının üzerindeydi artık. Sağ elim ise yanaklarında, saçlarının arasında dolaşıyordu. Sol elimin okşamaları ise sertleşmeye etini avuçlamaya, sıkıştırmaya başlamıştı, parmaklarımı yarığının içine bir miktar sokmuş elimin içinde kalan pembeliği avuçlarken uçlarını hafifçe deliklerinin üzerinde dolaştırıyordum. O ise dudak ve dil darbelerini büyütmüştü, beni dudaklarının arasına almış emmekle, dudaklarında dolaştırmak arasında oynuyordu . Yüzüne baktığımda ıslanmış gülkurusu yarı aralık dudakları, gizlediği gözleri ile narin parmakları ve ağzındaki organımın oluşturduğu manzara muhteşemdi, zaten kadının bütün arzusunu haykırdığı yer ağzı, dudakları ve gözleriydi; cinsellik bedeninde değil yüzündeki mimiklerindeydi.

Duygu, o hali ile avını ele geçirmiş tam bir dişiydi. O dişiliği tadına varmak için ağzına daha fazla girmek istedim, sol elim ise aşağıda her iki deliğine girmek için kapılarına dayanmıştı İyice azmıştım o ise kapılarını açmış artık girmemi bekliyordu. Bir an için duraksadım buna müsaade etmemeliydim, tüm korkularına rağmen kendini bana sunan tazecik kadını her anının farkında olarak sevecektim. Özene bezene sevişecektim onunla, her dokunuşumda bunu hissettirmek istiyordum. Bir kez daha kulağıma fısıldananlara teşekkür ettim. Sevişmelerin sadece içgüdüsel yaşandığı, tutkudan, arzulardan uzak etçil sıradan bir ilişki olmamalıydı. O tazelik ihtiyaç duyduğu şekilde adının anlamı ile sevilmeliydi, gerçekten kadın olması için gereken arzularla, tutkularla beslenmeliydi ruhu da bedeni de. Bunun karşılıklı yaşanması gerekiyordu ne eksik ne fazla. Yoksa bu tazelik, içinde bulunduğu kayıtsız dünyada kavrulup gidecekti sanki.

Please rate this story
The author would appreciate your feedback.
  • COMMENTS
Anonymous
Our Comments Policy is available in the Lit FAQ
Post as:
Anonymous
1 Comments
AnonymousAnonymousabout 2 years ago

Şöyle yeni bir şeyler gelse. Karısını gençlere siktirenler gibi mesela

Share this Story

story TAGS

READ MORE OF THIS SERIES

Tazelik 02 Next Part
Tazelik Series Info