Otobüste Başladi 03

PUBLIC BETA

Note: You can change font size, font face, and turn on dark mode by clicking the "A" icon tab in the Story Info Box.

You can temporarily switch back to a Classic Literotica® experience during our ongoing public Beta testing. Please consider leaving feedback on issues you experience or suggest improvements.

Click here

Koşarak banyoya gittim. Kısa bir duş aldım. Hasan Efendi'nin döllerini boşalttığı deliklerimi temizledim, salona döndüm.

Az sonra kapı çaldı. Hasan Efendi yanında iri kıyım, deli gibi bakan bir gençle girdi içeri. Çocuk çok heyecanlıydı. Yerinde duramıyordu.

Hasan Efendi bir kez daha sana baktı. Başınla bir daha onayladın.

Oğlanı bana doğru itti adam.

Genç adam sarsak adımlarla yanıma geldi. Babasına baktı. Başıyla onaylayınca elini mememe attı. Kendini kontrol etmekte zorlanıyordu. Öylesine sıkıyordu ki bir çığlık attım sonunda.

Hasan Efendi "oğlum yapma" der gibi oldu, "bırak çocuğu Hasan Efendi" dedin, "istediğini yapsın çocuk"..

Çocuk artık iyice heyecanlanmış, acemi hareketlerle, ama hızla oramı buramı okşuyor, sertçe mıncıklıyor, üstüme sürünüyordu. Azmıştı iyice. Ne yapacağını bilmiyordu ama.

"Yat da aç bacaklarını. Üzme çocuğu" dedin sertçe. Yere sırtüstü uzandım, bacaklarımı iki yana açtım. Çocuk pantalonunu indirdi. Siki iyice kalkmıştı. Üstüme attı kendini. Bir türlü hizalayamıyordu.

"Yardım etsene sürtük" dedin.

Elimi uzatıp sikini tuttum, amımın üzerine yerleştirdim. İtmeye başladı. Garip sesler çıkartarak giriyordu içime. Hızlı hızlı sürtünüyor, yüzümü yalıyordu. Her yerim salyalarıyla kaplanmıştı. Heyecandan fazla dayanamadı, içimde boşalmaya başladı. Babası geldi, kaldırdı üstümden. Ama çocuk hala istiyor, babasına direniyordu.

Babasından kurtuldu. Bana sarıldı sıkı sıkı. "Benim, benim" diye garip iniltiler çıkarıyordu. Sen gülerek izliyordun. Babası ne yapacağını bilmeden bakıyordu.

"Benim biraz işim var Hasan Efendi" dedin, "siz keyfinize bakın. Bırak çocuk ne istiyorsa yapsın." Sonra adama yaklaştın. Kulağına "ama dikkat et de öldürmesin kızı" diye fısıldadığını duydum, "onun dışında ne isterse yapsın. Sorun değil."

Çıktın...

Çocuk her yerimi mıncıklıyor, cimdikliyordu. Saçımı çekiyor, memelerimi ısırıyor, canımı yakıyordu. Hareketlerini kontrol edemediği için ısırdığında canım korkunç acıyor, bağırıyordum. Ben bağırdkça daha da heyecanlanıyor, siki yeniden sertleşiyordu.

Hasan Efendi yanımıza yaklaştı.

"Benim de canım çekti yine be" dedi. Soyundu.

"Dur hele" dedi oğluna, "bunu da gördüydüm. Bir deneyelim bakalım". Oğluna "yat yere" dedi. Beni üstüne oturttu. Çocuğun sikini amıma yerleştirdim. Ben inip çıktıkça garip sesler çıkarıyor, memelerimi deli gibi sıkıyordu. Hasan Efendi de arkama yaklaştı. Sikini hizlayıp götüme soktu.

"Ohh beee" dedi, "baba oğul bir orospu sikmek de bir başkaymış"...

Hareketlerini bir türlü tutturamıyor, garip bir tempoda acemice sikiyorlardı beni. Ama ikisi de vahşileşmişti heyecandan iyice. Çok sert sikiyorlardı. Vücudumda morarmayan yer kalmamıştı artık.

Önce çocuk boşaldı yeniden. Hasan Efendi götümden çıktı. Beni çevirdi. Yüzüme doğru boşalmaya başladı. Yüzüm gözüm dölüyle kaplanmıştı.

Yıllardır burnundan kıl aldırmayan "Canan Hanım"dan intikamını alıyordu besbelli.

Senin yanındaki çekingen adam gitmiş, sadist bir vahşi gelmişti yerine. Her şeyi yapabileceğini anlamıştı ve bu onu heyecanlandırıyordu. Bir daha bu fırsatı bulup bulamayacağını bilmediğinden porno filmlerde gördüğü her şeyi denemeye çalışıyordu.

Koltuğa oturdu.

"Ayaklarımı yala" dedi sakince.

"Yeter artık" dedim, "bu kadar"...

Hiç beklemediğim Bir şey yaptı. Yüzüme sert bir tokat attı.

"Beyefendi öldürmedikçe herşeyi yapabilirsiniz dedi orospu" dedi, "yala"...

"Hayır" dedim yanağımın acısına rağmen.

Bir tane daha vurdu. Geriye kaçtım.

"Osman" dedi bizi şaşkın şaşkın izleyen oğluna, "tut şunun saçlarından"...

Osman saçlarımı eline doladı. Ne ne yaptığını biliyor, ne de gücünün farkındaydı. Canımı çok yakıyordu. Başım havada, Hasan Efendi'nin önünde dizlerimin üstündeydim. Yüzüme arka arkaya patlatmaya başladı. Oğlu da heyecanlanmıştı. "Ben de baba, ben de vurayım" diye yalvarıyordu.

"Dur şimdi" dedi, "sonra"...

"Yeter" diye yalvardım. Burnumdan kan geliyordu artık.

"Bırak" dedi oğluna, "yala" dedi yeniden bana.

Eğildim, leş gibi kokan ayaklarını yalamaya başladım adamın. Midem bulanıyor, öğürüyordum. Birkaç dakika yalattı ayaklarını. Sonra ayağıyla itti beni. "Yeter, tamam" dedi.

Oğlu "baba ben de, hani ben de vuracaktım" diye yalvarıyordu hala.

"İyi tamam" dedi adam.

Çocuk arka arkaya vurmaya başladı. Nereme denk gelirse artık. Eli çok ağırdı, gücünü kontrol edemiyordu. Gözlerim kararmaya başladı.

Hasan Efendi korkmuş olacak, "tamam ayı yeter" diye fırladı yerinden.

Berbat haldeydim.

"Şimdi seni bulduğumuz hale getirelim" dedi gülerek. Saçımdan yakaladı. Sürükleyerek banyoya götürdü. Oğlan da peşimizden...

Beni yere fırlattı. Üstüme işemeye başladı.

Oğlan el çırpıp hopluyor, garip sesler çıkarıyordu.

Üstüm Hasan Efendi'nin sidiğiyle kaplanmıştı.

"Gitmeden Bir şey daha" dedi Hasan Efendi, arkasını döndü, "götümü de yala orospu" dedi. İtirazın faydasız olduğunu biliyordum artık. İstediğini yaptım mecburen. Ama kısa süre sonra kusmaya başladım yere.

Adam benim düştüğüm bu durumdan memnun seyrediyordu.

"Benim biraz işim var" dedi oğlana, bir saate gelirim. Sen oyna istediğin gibi. Ama bak sana söylüyorum, bozma oyuncağını kötü olur sonra" dedi oğlana. Çıktı. Bizi yalnız bıraktı.

SEN

Eve sabaha karşı döndüm. Salonun ortasında kendinden geçmiş bir şekilde sızmıştın. Vücudunda morluk veya diş izleriyle kaplı olmayan bir nokta neredeyse yok gibiydi. Tam anlamıyla pestilini çıkartmışlardı.

Yanına geldiğimde götüne bira şişesi soktuklarını gördüm. Şişenin tabanının çok az bir kısmı dışarıda kalmış, neredeyse hepsini sokmuşlardı. Yerde başka bira şişeleri de vardı. Bu vahşilerin amına da bir şişe sokmalarını önlemek için hamile olduğunu söylemiş olmalıydın. Üzerinden kesif bir sidik ve bira kokusu yükseliyordu. Ayağımın ucuyla seni dürterek uyandırdım.

Aniden "Hadi sok, hayvan herif!" diye bir çığlık atarak gözlerini açtın. Beni görünce utanarak "Özür dilerim efendim" dedin.

"Dün gece çok eğlenmişsin anlaşılan."

"Evet efendim."

"Hoşuna gitmesi iyi olmuş. Ne de olsa insan işini severek yapmalı, değil mi? Git yıkan, kendine çeki düzen ver. Her zamankinden de iğrenç duruyorsun."

Ağlamaklı bir yüz ifadesiyle ayağa kalkmaya çalıştın. Ama bir türlü gücünü toparlayamıyordun. Aniden karın boşluğuna nefesini kesen bir tekme atarak "Köpeklerin ayakta yürüdüğü nerede görülmüş? Nasıl köpeksin sen?" diye azarladım seni. "Özür dilerim efendim" diyerek banyoya kadar götünde kocaman bir şişeyle yerde sürünerek gittin.

Benden korkuna çabucak yıkanıp çıktın. Yatağın üzerinde senin için hazırladığım kıyafetler duruyordu. İçine siyah dantelli bir sütyenle birlikte incecik içini gösteren, beyaz bir gömlek; altına da dizinin epey üstünde biten, yine beyaz bir mini etekle dizinin hemen altında biten siyah ipek çoraplar. Bunları tamamlayan uzun topuklu, üstü fileli seksi ayakkabılar. Odaya geldiğimde kıyafetlerini giymiş, ona uygun seksi bir makyaj yapmış beni bekliyordun. Tabii ki tasmanı ve onu gizleyen siyah fularını da ihmal etmemiştin. Elimi sertçe eteğinin altına sokup külot giyip giymediğini kontrol ettim. Artık böyle bir hata yapmayacak kadar akıllanmıştın. Gözlerinin içine bakıp pis pis sırıttım. Kılığına son bir dokunuş olarak her zaman tasmanın ucuna bağladığım deri kayışı sanki son moda bir kemermiş gibi beline dolayıp, ucundan çekerek arabaya doğru yola koyuldum.

Yolda hiç konuşmadık. Seninle birlikte işe gelip gelmeyeceğimi merak ediyor olmalıydın. Bir taraftan gelmemen için dua ederken, diğer taraftan bütün gün seninle işte olma ihtimalimin seni tahrik ettiğini tahmin edebiliyordum.

Odana geldiğimizde sekreterin sana selam vermek için ayağa kalkmıştı. Ama yanında beni görünce şaşkınlıktan lafı ağzında kaldı. Biz içeri girip kapıyı kapatırken o hala arkamızdan aval aval bakıyordu.

İçeri girince senin masanın tam karşısındaki deri kanepeye yerleştim. Gayet rahat ve kendinden emin bir şekilde; sanki burası benim ofisimmiş gibi bacak bacak üstüne atmış oturuyordum. Sigaramı yakarken "Ne duruyorsun çalışsana orospu! Sen bu tembellikle buralara nasıl geldin?" diye seni azarladım. Hemen masana geçip önündeki dosyalarla ilgilenmeye başladın. Ama aklın bir taraftan bendeydi. Gözlerim senin üzerinde dolaşırken, işine konsantre olamıyordun bir türlü. Bense sigara üstüne sigara yakıp küllerini doğrudan, izmaritlerini ise kanepenin üstünde söndürerek halıya atıyordum.

Birkaç saat olmuştu ki, birisi kapıyı tıklattı. Korkuyla yerinden sıçrayarak "Girin" dedin kararsız bir sesle. Adamın biri elinde bir dosyayla gelmişti. Beni görünce çıkacak gibi oldu. Hemen "Buyrun oturun" diyerek adamı karşındaki koltuklardan birine oturttun. Adamın işini hallederken yan gözle de bana bakıyor, içinden düştüğün bu duruma lanet ediyordun. Kafan o kadar dağınıktı ki, adam her anlattığını tekrarlamak zorunda kalıyordu.

Öğlene kadar bu şekilde birkaç kişi daha geldi. Zorlanarak da olsa hepsinin işini bir şekilde halletmeyi başardın. Hepsi durumu yadırgamış, bir anlam verememişlerdi tam karşında oturan bu garip adama.

Öğlen arası olduğunda derin bir nefes aldın. İşkencenin yarısı bitmişti en azından. Ama aslında bunu söylemek için çok erkendi, çünkü senin için başka ne gibi şeyler hazırladığımı bilmiyordun.

"Kalk yemeğe gidiyoruz."

Bize garip garip bakan sekreterinin yanından geçerek dışarı çıktık. Seni köhne bir kebapçıya götürdüm. Ben gelince patron bizi kapıda karşıladı. Tipsiz bir adamdı. Seni görünce gözleri faltaşı gibi açıldı. Resmen seni yiyordu gözleriyle. Gerçi kebapçıda bütün amele tipli adamlar bu kılığınla gözlerini senden ayırmıyorlar, kendi aralarında senin hakkında konuşuyorlardı. Arada gülüşmeler ve "orospu, kaltak, tam sikmelik, yarağa doyurmak lazım" gibi tek tük laflar geliyordu kulağına. Utançtan kıpkırmızı olmuştun. Yemeği zorlukla yiyordun. Bitirdiğimizde dükkanın sahibi yine aynı yılışıklığıyla yanımızda belirdi. "Borcumuz nedir?" diye sordum. "Aa aramızda paranın lafı mı olur" diyerek gözlerini tekrar senin üzerine çevirdi. Elimle gitmeni belirten bir işaret yaptım. Boynun bükük, kebapçıdaki bütün adamların bakışlarının altında o iğrenç adamla birlikte içeri geçtin çaresiz. Adam hiç vakit kaybetmeden elini beline dolamış, yavaşça kalçalarını okşamaya başlamıştı bile.

Seni yanıma garson getirdi. Suratın bembeyazdı. Yeni kusmuş gibi bir halin vardı. Arabaya bindik hemen.

"Ne yaptı anlat bakalım."

Olanları hatırlayınca tekrar miden bulanmıştı. Kesik kesik anlattın. "Soyunmamı istedi. Ben soyununca bana bakarak bir sürahinin içine işemeye başladı. Kendisi bitirince beni de işetti içine. Sonra onu bana zorla içirdi. Midem bulandı, ama korkudan devam ettim. Bitmek bilmedi bir türlü. İçtikçe içtim. Hepsi bittiğinde kendime daha fazla hakim olamadım ve kusmaya başladım. Adi herif ben kusarken kahkalar atıyordu. Kendime gelince garson çocuk beni yanınıza getirdi."

Gülerek "Hiç değişmemiş valla. Hep böyle sapıktı bu. Sürekli bunu yapmak için orospu arar dururdu. Ama iki porsiyon adanaya bunu yapacak kadar ucuzunu bulamamıştır eminim."

Yolda giderken bir anda ağlamaya başladın. Susmak bilmiyordun. En sonunda dayanamayıp arabayı yolun kenarına çektim.

"Yeter artık. İn arabadan. Siktir git."

Birden ağlamaların kesildi. Ne diyeceğini bilmeden kalmıştın öyle.

"Memnun değilsen siktir git. Bir daha rahatsız etmem seni. Görmezsin beni. Hadi. Arabadan çık ve her şey bitsin. Hayatına kaldığın yerden devam et. Benimle tanışmadan önceki Canan ol tekrar. Etrafındakilere emreden Canan."

"Efendim yanlış anladınız."

"Ne yanlış anlıycam lan. Zırlayıp duruyorsun. Yeter artık. İstemiyorum seni. Siktir git. Başka bir orospu bulurum kendime."

"Efendim lütfen. Özür dilerim. Bir daha olmayacak. Yalvarırım beni bırakmayın. Lütfen. N'olur. Yalvarıyorum."

"Kararını ver. İstersen şu an her şey biter. Sadece kapıdan çıkıp gideceksin. Bu kadar basit. Ama eğer kalırsan bundan sonra benimsin. Yalnızca benim. Her şeyinle. Sahip olduğun her şey. Bütün mal varlığın, bedenin, ruhun. Hepsi benim. İyi düşün. Son şansın bu senin."

Biraz düşünüp kafanda laflarını belirledikten sonra konuşmaya başladın. "Özür dilerim efendim. Size saygısızlık etmek istememiştim. Sadece sinirlerim bozuk biraz, herhalde hamilelikten. Affedin beni. Sizden ayrılmak istemiyorum. Sizin olmak istiyorum, yalnızca sizin. Sizin olduğumu bilmek kendimi güvende hissettiriyor. Yıllardır bir türlü anlamlandıramadığım içimdeki boşluğu doldurabildim sonunda. İçimdeki kölenin farkına vardım. Her zaman birinin beni kontrol altında tutmasına, aşağılamasına, kölesi yapmasına ihtiyacım varmış. Sonunda anladım bunu. Başıma gelen en iyi şey o otobüse binmekmiş. Lütfen beni bırakmayın efendim. Yalvarırım. Bundan sonra yerimi bilip hiçbir şeye itiraz etmiyecegim, size layık bir köle olmaya çalışacağım efendim."

Aslında cevabına hiç şaşırmamıştım. İçindeki orospunun iyice kontrolü devraldığı her halinden belliydi. Biraz zorlama ve tehditle seninde bunun farkına varmanı ve ipleri tamamen onun eline bırakmanı istemiştim. Ve başarmıştım da. Artık tamamen benimdin. En büyük korkun benim seni bir gün bırakmam olmuştu artık. Tamamen teslim olmuştun içindeki orospuya. Teslim olmuş ve yeni Canan'ı kabul etmiştin. İçindeki çatışma son bulmuş ve teslim olmuştun. Tek yapman gereken, yapabileceğin tek şey köşeye çekilip yenilgiyi hazmetmekti artık.

Zaferimden, seni kendime nihai olarak bağlamaktan ötürü büyük bir zevkle sırıtıyordum. "Arada bir itiraz et sen gene. Aptal aptal, çaresizce yaptığın o itirazlar olaya eğlence katıyor."

İş yerine gelmiştik. Arabayı park ettim. İnmek için kapıya davrandın. Sertçe "Torpidoyu aç" dememle durdun. Torpidoda U şeklinde iki ucunda kocaman birer top olan bir vibratör vardı. Ne yapacağını anlayıp uçlarını yalayarak elinden geldiğince ıslattın. Hareketlerindeki doğallığı keyifle izliyordum. Yaptığın şey son derece olağandı senin için. Arabadan inmeden önce makyajını tazelemek gibi. Aleti içine yerleştirdiğinde "Makyajını da düzelt bari sürtük" dedim. Yaşadığın duygusal şoktan ötürü aklına gelmemişti ağlamaktan bozulan makyajın. Sen çabucak bu işi de halledince binaya girdik.

İlk birinin yanından geçerken elimdeki kumandanın düğmesine basıp deliklerini dolduran vibratörü çalıştırdım. Yürümekte zorlanıyordun. Ama çaresiz benim adımlarıma ayak uydurmaya çalışıyordun. Aslında çok şiddetli değildi titreşimler. Seni tahrik edecek, ama boşaltmayacak bir seviyedeydi. Yine de yürümeni oldukça zorlaştırıyordu. Binbir zahmetle odana girip kapıyı kapatınca kendini yere attın. Kıvranıyordun. Gözlerimin içine bakıp "Boşalabilir miyim efendim?" diye yalvarırcasına sordun. Başımla sana onay verince sabırsızca elini amına atıp klitorisini okşamaya başladın. Çok geçmeden kendinden geçmiş bir şekilde boşalıyordun.

Kendine geldiğinde vibratörü daha sonra en olmadık zamanda tekrar çalıştırmak üzere kapattım. Gömleğinin üstten üç düğmesini kopardım. Sanki daha önce yeterince tahrik edici değilmiş gibi iyice ortaya çıkmışlardı.

Yine sabahki yerlemizi aldık. Çok geçmeden sen yine yanına gelenlerle ilgilenmeye başlamıştın. Tek bir farkla: birisi her karşına oturduğunda vibratörü çalıştırıyordum. Her seferinde farklı hızlarla. Bazen senin gibi bir orospu için neredeyse hissedilmecek seviyelerde, bazense önündeki adam lafını bitirmeden boşalmana sebep olacak kadar yüksek seviyelerde. Alnından ter damlacıkları süzülüyor, dişlerini çeneni parçalayacakmışcasına sıkıyordun. Arada bir sorun olup olmadığını soruyordu insanlar. Zorlukla cevap verebiliyordun.

Saatlerce bu eziyete dayandın. En sonunda mesai bitimi yaklaşmış, ofis yavaş yavaş boşalmaya başlamıştı. Tam bu sırada sekreterin içeri girdi.

"Canan Hanım ben bugün izne çıkıyorum. Pazartesiye kadar yokum. Bir isteğiniz var mı?"

İçinde son hız çalışmaya başlayan vibratörle kendini kasarak "Yok bir şey. Sağol" diyebildin.

Kız şaşırmıştı. Amiri karşısında ecel terleri döküyor gibiydi. "İyi misiniz?" diye sordu.

"Yok bir şey dedim ya!" diye bağırdın aniden kıza.

"Ne bağırıyorsun lan kaltak! Sen kimsin ki, kızcağızı azarlıyorsun orospu. Hala öğrenemedin mi ne olduğunu?" diyerek üzerine doğru yürümeye başladım.

Korkmuştun. Boynunu eğip "Özür dilerim efendim" diyebildin yalnızca. Kız şaşkınlıktan donup kalmış gibiydi. Bizi izliyordu öylece.

Saçlarına yapışıp sürükleyerek odanın ortasına getirdim seni. "Hadi göster nasıl bir orospu olduğunu. Boşal bakalım."

Elini amına atıp oynamaya başladın. Ayaklarımızın dibinde çığlıklar atarak boşalman çok sürmedi.

"Temizle şimdi o aleti. Kirlettin sularınla."

İçinden çıkarıp iki ucunu da güzelce yaladın. Kız ne yapacağını şaşırmıştı.

"Ayakta kaldın, gel otur şöyle" diyerek kızı kanepeye oturttum. Ben de yanına yerleştim. "Ayakkabılarım kirlenmiş bütün gün. Bir işe yara da temizle" dememle sürünerek yanımıza gelip ayakkabılarımı yalamaya başladın. İkisi de iyice parlayınca "Masaya domal. Deliklerini göster bize" diye emir verdim.

Hemen dediğimi yaparak eteğini yukarı kaldırıp kalçalarını iki elinle ayırdın. Amını ve götünü bana ve sekreterine sergiliyordun. Amından hala akan sular yere damlıyordu.

Kemerimi çıkarıp her tarafı yara olan kalçalarına vurmaya başladım. Kıpkırmızı olmuşlardı. Kemerimle ellerini arkanda bağlayıp masanın altından çöp kovasını aldım. Kafanı içine sokup sekreterinin yanına oturup bir sigara yaktım. Sense kafan çöpün içinde öylece bekliyordun.

"Ee hoşuna gitti mi?"

Kız kafasındaki hayallerden sıyrılıp "Şey... bilmem ki" diyebildi sadece. Senin düştüğün durumun yanında onun bu utangaçlığı garip bir tezat oluşturuyordu.

Sigaramı bitirip yanına gelince, dün geceden sonra hayli genişlemiş götünü sikmeye başladım. Sertçe içinde gidip gelirken kafan çöp kovasının metaline çarpıp duruyordu. Seni böyle bir süre siktikten sonra döllerimi götüne boşalttım. İçinden çıktığımda döllerim yere damlıyordu.

"Temizle çabuk."

Hemen yalamaya başladın halının üzerindeki dölleri.

Kızın yanına oturup "Sen de denemek ister misin? Çekinmene gerek yok. Biz bizeyiz şurada" sana dönüp "değil mi?" diye sordum.

"Evet efendim."

"Yok" bir süre düşünüp "ama kocamla hep değişik bir şeyler yapmak istemiştik. Yani şey gibi. Anlatabiliyor muyum? Olur mu öyle acaba?"

Gülerek "Tabi ki. Nasıl istersen. Gelirsiniz bu orospuya size hizmet eder. Her türlü. Ev sahipliği çok iyidir. Memnun kalmayan görmedim hiç. Ne diyeceksin hanımefendiye?"

"Gelmenizden büyük memnuniyet duyarım efendim. Eşinize ve size her türlü hizmet etmek görevim."

Kız iyice şaşırmıştı. Utanmıştı da garip bir şekilde. Utanması gereken sen iken o utanmıştı. "Teşekkürler" diyebildi sadece. Gitmek için ayaklandı. "Bu saatte otobüslerde sürünme. Seni ben bırakırım evine" dedim.

Üçümüz arabanın yanına gelmiştik. Kapıyı açıp kızı öne yanıma oturttum. Sen arkaya oturmak için hamle etmiştin ki saçına asılıp bagaja doğru götürdüm seni. Ağlamaklı bir halde yalvaracak gibi oldun, ama bugün dediklerin, verdiğin sözler aklına gelince çaresizce bir valiz gibi bagajda taşınmaya razı oldun.

Kızın evi bayağı uzaktı. Trafiğin en sıkışık olduğu saatte gitmemiz bir buçuk saate yakın sürdü. Eve gelmemiz de bir o kadar. Onca saat bagajın içinde, iki büklüm, karanlıkta kapalı kalmıştın. Seni çıkardığımda minnettarlıktan boynuma sarılacaktın neredeyse. Seni otoparkta bırakıp arabaya bindim. Camı açıp "Cuma akşamı hazır ol, senin için özel bir haftasonu planı yaptım" diyerek yanından ayrıldım.

Zamanı geldiğinde mesai bitiminde seni iş yerinden almaya geldim. Sekreterin hala tatildeydi. Pazartesi işe geldiğinde sana nasıl davranacağını merak ettim bir an. Kapını sertçe açıp içeri daldım. Tam içeri gireni azarlamak için kafanı çeviriyordun ki, beni görünce şaşkınca "Merhaba efendim" diyebildin. "Gel, gidiyoruz" dememle her şeyi bırakıp peşimden gelmeye başladın.

Şehir dışında bir dağ evine götürdüm seni. Kapının önünde yaşlıca bir adam bekliyordu bizi. Adamı görünce hemen tanıdın. Kıpkırmızı olmuştun. Zamanında şirketçe neredeyse iflas ettireceğiniz bir adamdı. Her şeyin başında da sen vardın. Nereden bulmuştu adam seni? Bu halini nereden biliyordu? Kafanda bu sorularla arabadan indin.